[Aşk Hikayeleri]
TUZLU KAHVE [Aşk Hikayeleri]
Yeni tanışmışlardı. Bir anda içi ısınmıştı kıza. Temiz bir yüz, tatlı ela bakışlar... Tutkulu ve hassas bir kalp. Aradığı ve umduğu her şey vardı. "Harika bir şey!" Bu çekingenlikle sevgisini ona hissettirmesi neredeyse imkânsızdı. Bir dersten sonra bir fırsatını bulup kafeteryada kahve içmeye davet etti. Delikanlının davetine şaşırdığını gizlemedi kız. Üniversitedeki şehirli delikanlılardan biraz farklı olduğu belliydi. Yurtta kalıyordu, "hadi çıkalım" diyeceği tiplerden değildi. Tam bir kibarlık gösterisi yaparak daveti kabul etti.
Kampüsün yeni taşlanmış yollarını yan yana yürüyerek kafeteryaya vardılar; köşede bir masaya oturdular. Kafeteryanın uğultusu içinde konuşmaya çalıştılar. Delikanlı öylesine heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı.
Kız "Ben artık gideyim" demeye hazırlanıyordu ki, delikanlı garsonu çağırdı.
"Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi, "kahveme koyacağım da..."
Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı. Kahveye tuz!
Delikanlı kıpkırmızı oldu mahcubiyetten. Birazdan tuz geldi. Olduğu gibi kahvesine döktü kâğıt paketin içindeki tuzu. Herkesin şaşkın bakışları arasında afiyetle kahvesini içmeye başladı. Kız merakla, "Garip bir damak zevkiniz var" dedi.
Delikanlı üzerindeki tutukluğu atıp konuşmaya başladı: "Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tadla büyüdüm ben. Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi hatırlıyorum. Annemle babam hâlâ o deniz kenarında oturuyorlar... Onları ve evimi öyle özlüyorum ki..."
Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının... Kız, dinlediklerinden çok duygulanmıştı.
İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini arayan, evini sakınan biri. Evcimen biri. Şimdiye kadar "çıkma" teklif eden hiçbir delikanlıda göremediği bir duygu.
Derken, kız da konuşmaya başladı. O da ailesini çok seviyordu. Çocukluğunu anlattı uzun uzun. Delikanlı büyük bir samimiyetle kulak verdi kıza. Çocukluklarının uzak ve sıcak atmosferinde birlikte buluştular. Zamanı yeniden birlikte yaşadılar. Çocukça. İçten. Sevecen. Çok şirin bir sohbet olmuştu. Tatlı ve sıcak...
Bu sohbet tuzlu öykümüzün tatlı başlangıcı oldu. Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses, prensle evlendi. Gökten elmalar düştü. Muratlarına erdiler. Ömürlerinin sonuna kadar mutlu yaşadılar. Prenses ne zaman prensine kahve yapsa, içine bir tutam tuz koydu hayat boyu. Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü.
Kırk yıl sonra, adam her fani gibi bu dünyaya veda etti. Giderken, "Ölümümden sonra aç" diye bir mektup bırakmıştı sevgili karısına. Prenses prensinin ayrılık acısını yüreğinde derinlemesine yaşarken, umulmadık bir teselli mesajı okuma beklentisiyle açtı mektubu. Şöyle diyordu satırlarında prens: "Sevgilim, bir tânem; lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir hayal üzerine kurduğum için beni affet. İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun? Öyle heyecanlı ve gergindim ki, dilim sürçtü, 'şeker' diyecekken 'tuz' çıktı ağzımdan. Sen ve herkes bana bakarken, sözümü düzeltmeye o kadar utandım ki, tuz gelir gelmez, çaresiz kahveme döktüm ve içtim. Sonra da sana bol tuzlu çocukluk hayallerimi anlattım. Bir yanlış üzerine anlattığım hayallerin ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama, her defasında korkudan vazgeçtim. Şimdi ölüyorum ve artık, korkmam için hiçbir sebep yok. İşte gerçek: Ben tuzlu kahve sevmem. O, garip ve rezil bir tat! Ama, seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerrece pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum. Dünyaya bir daha gelsem, her şeyi yeniden yaşamak, seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterdim. İnan bana bu ikinci ömrümü de hep tuzlu kahve içerek geçirirdim."
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı.
Bir gün, lafı açıldığında, yaşlı hanımın arkadaşlarından biri, "Rahmetli kahveyi tuzlu içermiş" dedi, "sen hiç tattın mı, nasıl bir şeymiş?"
Gözleri doldu kadının, "Çok tatlı," dedi, "çok..."
________________________ Kaynak: Senai Demirci, Aşka Dair Öyküler Hazırlayan: Kerim Melleş, www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|