Ben bir para olarak bir çok yüzler güldürdüm. Hayat bir mücadeleyse ben onun silahıydım. Bu mücadele bensiz kazanılmıyordu. Merhamet, şefkat ve sevginin harekete geçtiği anlarda da ilk baş vurulan bendim. Başvurulan bir çok kapı bensiz açılmıyordu. Kullanmasını bilenin elinde iyi bir anahtardım. Bir düşünürün dediği gibi ben ‘’iyi bir hizmetçi, fakat kötü bir efendi” idim.
Bu dünya çok karmaşık bir pazar yeri. Biz paralar nelere alet olmuyor, nerelere sarfedilmiyoruz ki? Asıl olan, hayra sarfedilmemiz. Peki, bunun ölçüsü ne ki? Sorunun cevabını Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’de bulabiliriz. Daha doğrusu yalnızca orada bulabilmekteyiz.
Bilindiği gibi dünya imtihan yeri olarak, insan da kulluk için yaradılmıştır. Yaradılan ne varsa insan emrine ve hizmetine verilmiştir. İnsanın ne tarzda yaşarsa Yaradan’ın hoşnutluğunu kazanacağı gayet açık bir şekilde belirtilmiş, bunun için insana ilahi bir program gönderilmiştir. İşte manevi hastalıkların reçetesi de budur. Ebedi hayatın teminatı da budur. Para ise sadece bir yaşama ve insanı sınama vasıtasıdır.
Kur’an’ın bir çok ayetlerinde “Allah’ın size verdiklerimden siz de Allah yolunda hayra sarfedin” buyurulmaktadır. Bu yüce buyruğa uyan herkes dünya hayatının geçici olduğunu, bir gün ilahi huzurda hesap vereceğini bilir, ona göre davranır.
Ben, gözyaşlarıyla buruşuk yanakları ıslanan dertli arkadaşı teselli ettim. Hayırsever insanlar elinde hayra sarfedilerek taze bir hayat bulacağımızı, ölümsüzlük kazanacağımızı anlatınca duyduğu sevinci bir görmeliydiniz. Zavallı, gözyaşlarını kurulayıp öyle bir gülümsedi ki doğrusu kim görse içi sızlardı.
Giyim dükkanı sahibi akşam evine dönerken beni kasaba verip bir kilo et aldı. Ertesi gün, kasap dükkanına gelen ihtiyar bir kadın yarım kilo et istedi. Kasap kendisine uzatılan 5 milyonun üstünü çevirdi. Daha bir miktar parayla birlikte beni kadıncağıza verdi. Yaşlı kadın kimsesizdi, yalnız yaşıyordu. Eve gelince vakit geçirmeyip abdestini tazeledi, namaza durdu. Derin bir “kendinden geçiş”le namazını tamamlayıp can ü gönülden sığındığı Yaradan’a yakarmaya başladı. Gözlerinden yaşlar dökülüyor, kaybettiği yakınlarına rahmetler diliyordu. Sonra duvarda asılı kılıftan aldığı Kur’an-ı Kerim’i öpüp başına koydu. Kaldığı yeri işaretlemişti. Oradan başlayarak ve bütün benliğini vererek okudu, okudu.
Kaynak: Minik Yürekler - Yücel İPEK, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net
|