Gittin yine...
Ne vardı bir solukluk kalacağına şu barakamda, uzun saatler kalsaydın...
Beraber çay demleyip buharında hikayeler anlatsaydık. Sonra çıkıp uçsuz bucaksız sahilinde yakamozu seyretseydik...
Heyhat!
Barakam viran şimdi...
Barakam ruhum, ruhum barakam...
Salaş, öylece metruk bir yapı. Boyası dökülmüş ruhlara inat seni gözlüyor oturup akıl patikasında...
Yok olmaz artık, bir deniz kızı ne zaman vurursa kıyılarıma o zaman bulurum seni... Ve bir fırtınan patlak verdiğinde boğulurum med-cezirin ile...
İşte öylece sakin sessizce otururum köşemde...
Yine yalnız, yine cansız, yine akılsız,
Var mısın gerçekten?
Yoksa ben mi çıldırıyorum?
Hayal mi görüyorum nedir?
Yok, yok sen hiç gelmedin, bir ölüm arası göründün gözüme, şeytan ağzıma damlatırken son damla suyu, sen geçiverdin bir gölge gibi...
Lakin bir ben seni görüyorum,
“Bakın diyorum işte orada...”
Ve seninle bu yarı firari aklı, bu akılsız ruhu, bu kirli fikirleri, bu hiç sönmeyen ateşi, bu kalp denen beden ipini çekerek gidiyorum ve ben...
Sessizce ve sensiz ve sükûtsuzca ve Hiç gibi bu dünyayı terk ediyorum!..
Eyvallah...
Sami Cevdet Akbayırlı(Telvin) |