Nasıl bir varlıksın ki senin kontrolünde gidiyorum ben, sus deyince susuyor, uyu deyince uyuyor, kalk deyince kalkıyorum, ye deyince yemek yiyorum. Her nedense müsbet işler peşindeyken hep bana aksi şeyler yapmamı söylüyorsun. Sen dostum musun düşmanım mı? Hep senin gösterdiğin yere mi gideceğim ben? Ne o alındınız galiba? Kes ulan sana laf atan yok, getir oradan rafta kalmış sönük tümcelerimi bana, hele birde demli çay koy yanına, nerede kağıdım kalemim, hani atkım, gözlüğüm, kasketim?
Nereden geldin sen hayatıma? Ben seni bilmezden önce çok mutlu bir adamdım, ağzımdan kötü söz çıkmaz, uzun uzadıya sövmezdim kıpkızıl akan giden güneşlerin ardından gelen karanlığa, çekil sen kenara ben onu göreceğim, bugün de onunla hasbihal edeceğim, sen karışma! Bırak bugünde ben hükmedeyim kollarıma, ayaklarıma, ellerime ve her bir satırımda oluk oluk kan tükürdüğüm gırtlağımdan yükselen avazı bitmiş tiz inlemelerime! Hem sen kimsin ki? Kimsin beni böyle kontrol edebiliyorsun? Ben sana uymak zorundamıyım? Zaten yarım akıllısın, deliden bozma bir neyzen ve şairsin, duymuyorum seni, beni bu hale getiren sensin zaten, ben miyim çılgın yoksa hevesini kursağına satmış, aklını bulutlara yükleyip her gördüğü buluta ağlayan sen mi? Tümcelerin en mahrem sırlarını anlatman yetmez gibi, birde susuyorsun konuşurcasına, ya sus ya da konuş yada susarken konuş! İnleme, tiz inleme!
Duyuyorum işte, ne o ağlamaklı mı oldun? Olursun tabii ki, kaç gece beni beklettin ağzında yarım bir sigarayla gece lambalarının altında, dolmuş duraklarında soğuktan titrerken ağzını bile açmıyordun hani? Hani herşey çok güzel olacaktı? Neredesin? Neredesin be sana söylüyorum, beni duymuyorsun bile, duvarlar bile karardı efkarımın dumanından, sesler bile sessiz kaldı sessizliğimden çıkan sesle! İstemiyorum seni! Git kime verdiysen o zavallı gönlümü ona at kendini, git gözüm görmesin seni...
Ardan geçen zaman içerisinde bir bilsen ne kadar aradım seni, hayallerimi ne kadar uzaklara fırlatmışım seninle beraber, oysa daha seninle neler yaşayacaktık, tek vücut olacaktık seninle, her türlü zorluğa beraber katlanacak, birlikte oturup göklerin verandasına ayaklarımızı sallandırıp cigara tüttürecektik. Olmuyor, olmuyor işte, sensiz bu bedenim denilen yıkıntı bir adım öteye gitmiyor. Gel ne olursun, Başımı vurduğum taşlar senin hesabını soruyor bana, ne olur gitme, dön geri...
"Dön geri benim sevgili gönül ruhum!.."
Sami Cevdet Akbayırlı
|