[NAMAZ HİKAYE VE ÖYKÜLERİ]
İMAN KALEMİZİ NAMAZ İLE KORUMANIN MİSÂLİ [Namaz Hikaye ve Öyküleri]
Gündüz ve gece, insanın çok sınırlı bir vaktini alan namaz, insan zihnini meşgul eder mi? Namaz kılmak hayatın aceleciliğini durdurur mu?
Namaz, görevini hatırlamak için kul ile nefsi arasında bir hesaplaşma devresidir. Rabbinin önünde önceden hesabını sunar. Eğer amelini iyi yaparsa bu muti kul ne âlâ, eğer böyle olmazsa tövbe ve istiğfar gerekir. Gök kapıları daima tövbe edenin tövbesini kabul etmek için açıktır. Günahkârların tövbesi (bağışlanması) ve beşeri nefis ancak Yaratanına dönmekle kemale erer. Bu da ancak namaz yoluyla olur ki, bunu kul ancak Rabbinin huzurunda günde en az beş defa durmakla başarabilir.
Kulun yaşamının bazı anlarında, nefsiyle beraber daima yaptığı amellerini hatırlaması ve nefsini hesaba çekmesi gerekir. Nefislerinin kendilerine süslü göstermesini delil getirerek namaz kılmayı reddeden gençler...
Onlar namaz ikâmesini tam yaparlardı.
HİKÂYE:
İmâm Gazali bu konuda şu hikayeyi misal getirir:
"Bu görüşe aldanan kişinin misali babasının kendisi için dağın başında bir kale diktiği ve oraya güzel kokulu otlardan ekmesi ve ömrü boyunca kalenin bu otlardan boşaltılmamasına dair birçok kere oğluna vasiyetini kuvvetlendiren kimsenin misali gibidir." Ve dedi:
"Bu kalede bu otlar olmaksızın gece ve gündüzden bir saat dâhi oturmaktan sakın ancak bu otlar orada mutlaka bulunsun.
Oğul kalenin etrafına birçok değişik kokulu bitkiler ve babasının vasiyeti gereği otları ekti. Kara ve denizden direkten kazıklar, amber ve misk getirdi. Güzel kokulu bitkilerden oluşan birçok otları kalesinde topladı ve bu otlardan yayılan kokular kaleyi kapladı. Ve şöyle dedi:
"Şüphesiz babam bu bitkileri, otları korumamı sadece iyi kokusundan dolayı vasiyet etti. Şimdi ise amber, misk ve güzel kokulu diğer bitkilerin kokularından dolayı babamın tavsiye ettiği otun kokusuna ihtiyaç yok, o sadece bu yeri daraltıyor" diyerek onu kaleden boşalttı.
Kale bu otlardan boş kalınca bazı deliklerden yılanlar çıkmaya başladı. Onu ısırdı ve onun yok olmasına sebep oldu. Babası vakti zamanında ona bu otun zarar verici yılanları defetme (uzaklaştırma) özelliğinin var olduğunu bildiği için tembih etmişti, ama bu fayda vermedi.
Babasının bu kokuları vasiyet etmesinde iki amacı vardı:
1- Oğlunun onu kokusundan faydalanması. Bunu oğlu akıl ile idrak etti.
2- Kokusuyla zarar verici yılanları defetmek. Bunu oğlu basiret eksikliğinden dolayı idrak edemedi. Oğul kendi bilgisiyle aldandı. İnsanın kendi bilgisi ve aklı dışında bir sır yoktur diye zannetti. Allah'ın dediği gibi: "İşte bu onların ilimden ulaşabildikleri yerdir."
NASİHAT:
Vaktaki Peygamberlerimiz onlara mucizeler getirince yanlarındaki ilimle sevindiler. Aldanan kimse o ki aklıyla yetinip, ilmine göre mümkün olmayan şey aslında da imkânsız zannedendir.
Kamil ehli şöyle der:
"Âdemoğlunun kalbi bu kale gibidir. O zarar verici yılan ve akreplerin yuvasıdır. Ondan kurtulmak ve onu çözmek yazılı ve meşru özel yollarla mümkündür. Allah Teâlâ: "Şüphesiz namaz mü'minlerin üzerine muayyen vakitlerde bir farzdır" [Nisa, 103] buyurdu.
Muayyen vakitlerde mü'minler için her bir asır ve bölgede, muayyen vakitlerde İslam ümmeti için ve muayyen vakitlerde toplum için farzdır. Bu kaideden hiç kimse istisna edilmedi. Durum böyle olduğu halde namaz toplumunun bulunması mümkün mü? Ve nasıl olur?
________________________ Kaynak: Muhammed Abdullah El-Hatıb, Hayatın en Değerli Dakikaları "Namaz", Beka Yay. Hazırlayan: Kerim Melleş, www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|