[Kurandan Hikayeler]
MAĞARADA YEDİ KİŞİ- ASHAB-I KEYF [Kurandan Hikayeler]
Ağaçlardan, taşlardan yapılmış putlara tapılan bir ülkede Dakyanus isimli bir kral vardı. Her zaman yanına devlet adamlarını alır, altın ve gümüş ile süslenmiş saltanat arabasına biner ve puthaneye giderdi. Puthanenin içinde bir sürü put vardı.
Yine birgün kral puthaneye geldi. Putların önünde yere kapandı. Kralı gören herkes onun yaptığını yapmıştı. Ancak oradaki gençlerden birisi putların önünde saygı duruşunda bulunmadı, yere de kapanmadı. Bu gencin arkadaşları onun yere kapanmadığını görmüşlerdi. Kral gittikten sonra, arkadaşları o gencin yanında toplandılar:
- Arkadaş, sen neden ilahlarımıza tapınmadın?
O genç cevap verdi:
- Arkadaşlar, ben çok düşündüm, sonunda bu putların hiçbir işe yaramadığını anladım ve sonra, herşeyin yaratıcısı Yüce Allah'a inandım. Şimdi artık Allah'a ibadet ediyorum.
Bu sözleri dinleyen gençler düşünmeye başladılar. Sonra hepsi de o gencin dediklerine katıldılar ve Allah'a inanıp şöyle dua ettiler:
- Allahım, sen yeryüzünün ve gökyüzünün sahibisin. Artık senden başkasına ibadet etmeyeceğiz. Eğer biz bu sözümüzde durmazsak doğru yoldan çıkmış oluruz.
Artık gençler her gece bir arkadaşlarının evinde toplanıyor ve ibadet edip, namaz kılıyorlardı. Bir gece kralın adamlarından birisi onları gördü. Onlara:
- Siz ne yapıyorsunuz, diye sordu.
Gençler:
- Biz her şeyi yaratan Allah'a inanıyoruz. Halkımızın dinini bıraktık, gel sen de bize katıl dediler.
Adam:
- Ben atalarımın yolundan ayrılmam, dedi.
Hemen onları gidip krala şikayet etti. Kral onların yakalanıp öldürülmesini emretti.
Gençler bu haberi öğrenince şehirden kaçtılar. Giderken tarlada çalışan bir arkadaşlarına rastladılar.
O da onlar gibi Allah'a inanıyordu.
Onlara:
- Arkadaşlar siz nereye gidiyorsunuz? diye sordu.
Kral bizi öldürtecek, bizim kendi yolundan ayrıldığımızı anladı. Şimdi bizi arıyor. O genç de onlara:
- O zaman ben de sizinle geliyorum, dedi.
O gencin bir köpeği vardı. Adı Kıtmir'di. O köpek de onların peşine takıldı. Akşama kadar yürüdüler. Derken bir mağaraya geldiler. İçeriye girip orada istirahate çekildiler. Az sonra da orada uykuya daldılar. Köpek de onların biraz ilerisinde uyuyordu. Kral ordusuyla birlikte o gençleri arıyordu. Sonunda onların saklandıkları mağarayı buldular. Güneş doğmuştu ama mağaranın içi karanlıktı. Kralın adamlarından biri:
- Ey büyük kralım, siz bunları öldürmek istiyorsunuz. O halde biz bu mağarayı taşlarla kapatalım. Onlar da içerde ölüp giderler.
Kral da:
- Evet, bu fikrinizi beğendim. Onları ordan inandıkları tanrı bakalım kurtarabilir mi? diye küstah küstah güldü.
Mağaranın ağzını taşlarla örüp oradan ayrıldılar.
Sonra gençler uykularından uyandılar. Herşey uyumadan önceki gibiydi. Birisi sordu:
- Biz bu mağarada ne kadar kaldık?
- Herhalde bir gün falan kalmışızdır, dedi diğeri.
Acıkmışlardı. Acıktıklarını söyleyince içlerinden birisi şöyle dedi:
- Ben gideyim çarşıdan yiyecek alayım.
- Kralın adamları seni tanırsa ne olacak?
- Ben kimseye görünmeden giderim, dedi.
O genç kalktı, mağaranın kapısına gelince taşlarla kapanmış olduğunu gördü. Taşları iteleyerek dışarı çıktı. Yavaş yavaş yürümeğe başladı.
Fakat çok şaşırdı. Çünkü yollar çok değişmişti. Hiçbir yeri tanıyamadı. Şehrin kapısına vardı. Sanki rüyada gibiydi. Her yer değişmişti. Etrafına bakındı. Tek bir gecede bu kadar değişiklik olabilir miydi?
Cebinden biraz gümüş para çıkardı. Bir fırına girip ekmek almak için parayı uzattı. Fırıncı parayı aldı, evirip çevirdi.
Genç:
- Ne oldu? Paranın üzerinde kralın resmi var, baksanıza..
Hangi kralın resmi?
- Kral Dakyanus'un.
- Olamaz.. Bu para çok eski. Şimdi kullanılmıyor. Bu para çok değerli..
- Ama ben şehirden dün ayrıldım.
- Benimle dalga geçme. Seni krala götürsünler.
Genç:
- Kral beni öldürür. Ben onun dininden ayrıldım.
Fırıncı:
- Bizim kralımız kimseyi öldürmez. O da, biz de Allah'a ibadet ediyoruz.
Sonra, gelen askerlerden birine genci gösterdi.
Görevli:
- Gel benimle, krala gidelim.
O görevli asker ve genç saraya doğru yürümeye başladılar. Saraydan içeri girince şaşırdı. Bu kral başka bir kraldı.
Kral sordu:
- Bu genç kim?
- Efendim bu gencin üzerinde eski paralar var. Herhalde bir hazine bulmuş.
Genç o zaman söze karıştı:
- Ben bu şehirdenim. Hazine bulmadım. Bunlar benim param.
Kral:
- Sen buradan kimleri tanıyorsun, söyle bakalım.
Genç, tanıdıklarını saydı. Hiçbirisini hiçkimse tanımıyordu.
Genç:
- Ama biz daha dün Kral Dakyanus'tan kaçtık.
Kral bu söz üzerine:
- Kral Dakyanus mu? O öleli üç yüz yıl oldu.
Genç:
- Ama nasıl olur, ben ve arkadaşlarım mağarada uyuyorduk, dedi.
Kral:
- Bu ne acayip durum, bakalım sen doğru mu söylüyorsun?
Kral, beraberindeki askerler ve o genç, mağaraya doğru yola çıktılar.
Mağaraya gelince:
- Efendim siz burada bekleyin. Arkadaşlarım sizi Dakyanus sanırlar, korkarlar. Önce ben içeri gireyim. Onlara durumu anlatayım, dedi.
Genç içeri girdi ve arkadaşlarına:
- Arkadaşlar, biliyor musunuz siz mağarada kaç sene uyudunuz?
- Biz mi... Elbette bir iki gün.
- Hayır hayır, üçyüz dokuz sene uyudunuz... Şimdi başka bir kral var. Ve o da Allah'a inanıyor...
O anda gençleri yeniden uyku bastı ve uyudular. Kral ve adamları dışarıda bekliyorlardı. Uzun zaman olunca merak edip mağaradan içeri girdiler. Bir de baktılar ki gençlerin hepsi ölmüş.
Kral:
- Allah'ın mucizesine bakın. Üçyüz sene sonra dirilen gençleri Allah bize gösterdi. O'nun gücü herşeye yeter. Bizi toprak olduktan sonra hayata yine döndürecek olan Allah'tır, dedi.
________________________ Kaynak: "Kıssalar ve İbretler", Sacide Zaid, Anadolu Gençlik Dergisi Hazırlayan: Kerim Melleş, www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|