TANIM 1:
Destan veya asıl söylenişiyle dastan Farsça’dan alınmış bir kelimedir. Sözlüklerde, ansiklopedilerde ve çeşitli kaynaklarda bir birine yakın anlamda tanımlanmaktadır. Bu tanımlardan bazıları şöyledir:
Türkçe Sözlük’te: Tarih öncesi, tanrıça, yarı tanrı ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları konu alan koşuk bir kahramanlık öyküsünü ya da bir olayı anlatan, koşma biçiminde, ölçüsü onbir hece olan halk koşuğu.
Ana Britanica’da: Kahramanların olağanüstü eylemlerini coşkulu, törensel bir üslupla anlatan ver genellikle birkaç bölümden oluşan uzun manzum yapıt. Bilinen en eski edebiyat türlerinden biridir. Türk edebiyatının çeşitli dönemlerinde destan sözcüğü, bir birinden çok az farklılık gösteren anlatı türü için kullanılmıştır.
Görsel Büyük Genel Kültür Ansiklopedisi’nde: Farsça Dastan’dan; büyük kahramanlık olaylarını nazım halinde anlatan en eski sözlü edebiyat türü, ümmet çağı Türk edebiyatında destan öykü anlatan her esere takılan bir ad olmuş; vakayinamaler, mesneviler, tarihler, yaşamöyküsü niteliğindeki eserler böylece anılmıştır.
Tahir-ül Mevlevi’nin Edebiyat Lügatı’nda: Kıssa, hikaye, masal manasındadır. Bilhassa bunların manzum olanlarına denir dastan kelimesini divan şairleri de kullanmışlar, aruz vezniyle yazdıkları manzum hikayelere dastan tabir etmişlerdir.
Resimli Türk Edebiyat Tarihi’nde: Milletlerin din, fazilet ve bilhassa milli kahramanlık maceralarının manzum masallarıdır. Halk gözüyle görülmüş, halk duygusuyla duyulmuş ve halk diliyle söylenmiş tarih parçalarıdır. Umumiyetle tarihi kahramanlık vakaları için söylenen manzumlardır.
TANIM 2:
Destanlar bir milletin bütün varlığını: elemlerini, kederlerini, sevinç ve coşkunluklarını kısaca heyecanlarını hareketlendiren bütün duygu ve düşünce yapısını oluşturan zenginlik hazineleridir. Milletlerin millet olma yolundaki çabalarından izler taşır ve bu çabaların hatıraları ile geçmişle gelecek arasındaki zamanı canlı ve taze tutar. Bir çekirdek gibidir; dallanıp budaklanması, çiçek ve yaprak açması, ürünlerini tazeleme imkanlarına sahip bulunması gibi çekirdeğe has süreklilik ve enerji kaynağı oluş hali, destanlarda da vardır. Bu bakımdan destanlar, milletlerin geçmişlerindeki diri ve canlı emellerin belirli ülkeler halinde geleceğe aktarılmasında birinci derecede önem taşıyan yazılı veya sözlü belgelerdir.
Destanlarda bir milleti millet yapan bütün unsurları bulmak, çağdaşları arasında hemen beliriveren özellikler görmek ve medeniyet çizgilerini kesin olarak ayırmak imkanları bulunabildiği gibi o çağın her zaman görülen kültür alışverişlerini, bu alışverişlerin sınırlarını, üstünlük veya etkileme sahalarını da tesbit etmek imkanı vardır. Bu bakımdan destanlar, milletlerim birinci sırada düşünülen kaynaklarıdır. Milli destanlara sahip olmayan milletlerin tarihleri zenginliğide kısırdır; medeniyet tarihinde çok güç yer alabilirler yahut da kendilerine yeni bir tarih yaratır gibi destanlar uydurmak zorunda kalırlar.
Halbuki destanlar hiçbir zaman tarih demek değildir. Destanlara tarih gözüyle bakanlar ve onlardan herhangi bir kesinlik aramaya kalkışanlar çoğunlukla yanlış hükümlere varırlar. Çünkü en hacimli ve en uzun bir destanın içinde tarih gerçekleri ve olayları belki bir çekirdek halindedir. Bu çekirdeği süsleyen, genişleten ve geleceğe bir büyük kültür ürünü, her an yararlanılabilecek bir kaynak halinde aktaran, ancak hayal gücüdür. İşin içine hayal gücü girdiğinde, yani bir gerçek olay hayal gücünün elinde kulaktan kulağa ve dilden dile aktarılmağa başlandığı vakit gerçek olaylar ile gerçekdışı olayları birbirinden ayırmak güçleşir. Bu yüzden destanları bir tarih belgesi olarak incelemek isteyen tarihçi bu güçlüğü daha başlangıçta düşünmek zorundadır. Hatta tarihçi, bu konuda edebiyat tarihçisi kadar bile serbest durumda olamaz.
Fakat destanlar sadece bir edebiyat belgesi değildir. Bu yüzden sıralamaya koyup destanları alışılagelmiş edebi sanat türlerinden biri olarak kabul edemeyiz. İçindeki hayal gücü ölçüsü ile edebi bir sanat olarak gerekli o kaçınılmaz ve kendiliğinden olma yer, zaman ad hatta olayların yapısındaki kültür unsurlarının farklılaşması ile oluşmuş bütün değişmeleri titiz bir süzgeçten geçirdikten sonra geriye bir öz kalacaktır. İşte bu tarihtir. Destanlar bu özdeki tarih ile birlikte bir edebiyat belgesi değeri de taşır ve böylece bir edebi sanat türü olarak sıralamadaki yerini alır. Yalnız ölçülerde aşırılığa kaçmamak, tarih kırıntıları aranırken destanı destan yapan, yani destanı basit bir olaylar dizisi olmaktan kurtarıp ona belli bir sanat ve edebiyat değeri veren estetik unsurlara da kıymamak mecburiyetini göz önünde tutmak lazımdır.
TANIM 3:
Kahramanlarının olağanüstü eylemlerini coşkulu, törensel bir üslupla anlatan ve genellikle birkaç bölümden oluşan manzum yapıtlardır. Bilinen en eski edebiyat türlerinden biridir. Yunanca "espos" sözcüğünden gelmektedir. Mitoloji, efsane, folklor ve tarihi öğeler içerir. Destanlar ve destansı öyküler ilkçağlardan beri dünyanın her yerinde gelenekleri sonraki kuşaklara aktarmak için kollektif olarak yaratılmış edebi biçimlerdir.
Kaynak: dedekorkut.net
Hazırlayan:www.hikayearsivi.net | Kerim Melleş