Konya sınırları içerisinde Karadağ adında bir dağdan bahsedilir. Eskiden eteğinden yolların geçtiği bu dağı eşkiya keser, kervanların mallarını yağmalarmış. Yine böyle bir baskında eşkiya bir kervanı yağmalar. Malı yağmalanan tüccar da bir taşın üzerine oturur ağlamaya başlar. biraz sonra eşkiya reisi gelir ve aralarında şöyle bir konuşma geçer:
- Ne ağlıyorsun be adam?
- Neden ağlamayayım ki; biraz öncesine kadar tüccardım, mallarımı aldınız, adamlarımı öldürdünüz, atlarımı, develerimi sürdünüz... Bu dağın başında bir anda parasız, kimsesiz ve bineksiz kalakaldım. Bu durumda ağlamayıp da ne yapabilirim?
- Ağlama beyim, biz senden sadece bir metre kumaş alacağız, gerisi senin... Bunun için de ağlanmaz herhalde!..
Adam bunun üzerine sevince kapılır ve der ki:
- Canım, bir metre kumaşın sözümü olur, benden on metresi feda olsun!...
- Hayır hayır, sadece bir metre alacağız, biz o kadar aç gözlü değiliz, fazlası fazla!
Sonra da bağırır:
- Kumaş toplarını açın ve uç uca ekleyin, sonra dağın eteğine uzatın!
Bezirganın merak dolu gözleri önünde bunlar yapılır. Sonra reis tekrar bağırır:
- Şimdi metreyi getirin!
Biraz sonra "metre" diye uzunca bir urganı getirip uç uca eklenmiş kumaşın yanına uzatıp ölçerler, fakat urgan kumaşlardan biraz daha uzun gelir. Bu defa reis, tüccara dönerek der ki:
- Gördün mü, kumaşın bir metre bile gelmedi. Her neyse, eksiğini istemiyoruz, o da bizden gitsin.
Tüccarın biraz önceki sevinci tekrar ümitsizliğe döner ve der ki:
- Karadağ pazar, eşkiyanın urganı da metre olacak olursa, ben bu ticaretten ancak bu kadar kazaanabilirim.
Bölüm: Hesap-Kitap İle İlgili Hikayeler
Kaynaklar: Tarihi Öyküler(Ebubekir Subaşı)-Timaş Yay.
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net