Nöbetçi subayı devriye gezmektedir. Vakit gece yarısı. Topların bulunduğu garaja girdiğinde orada bulunan ilk nöbetçiyi ona bakar şekilde hareketsiz bulur.
O sıralarda Kandıra Alayına baskın olmuş ve nöbette, uyanık bulunmanın değeri bir kere daha herkesçe anlaşılmış, iş sıkı tutulmaktadır.
Subay ilerledikçe nöbetçiden bir tepki beklemektedir. Onun ise tavrında hiçbir değişiklik yok. İyice yaklaşır, aynı. Daha da yaklaşır; aralarında sadece 10 cm. kalmış, fakat yine bir şey sormuyor. Bu durumda gözlerini gözlerine iyice yaklaştırdığında sorar:
- Ne var komutanım?
- Ne olacak, ben kimim ve ne için buradayım?
- Nöbetçi subayısınız, devriye geziyorsunuz tabii...
- İyi de bana parolayı sorman gerekmez mi?
- Hayıııır...
- Neden?
- Çünkü ben sizi tanıyorum, neden sorayım ki?
Subay, diğer nöbetçinin de duyacağı şekilde, parolanın tanıdık, tanımadık herkese sorulacağını açıklayarak anlatır. Sonra kendisini dinleyen diğer nöbetçiye yönelir; ancak o da önceki gibi hiç oralı olmayınca ona da sorar:
- Peki sen neden sormadın?
- Komutanım, ben bu tugaya yeni geldim, sizi tanımıyorum ki!...
Bölüm: Askerlikle İlgili Hikayeler
Kaynaklar: Tarihi Öyküler(Ebubekir Subaşı)-Timaş Yay.
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net