[Kelile ve Dimne]
Tüccar baba, hikayeyi burada bitirdi.Çocuklarına çalışmanın önemini anlattı.Kazanmak kadar harcamanın da güç olduğunu öğretti.
Oğulları,gerekli dersi almıştı.
Küçük oğlu:
- Ben de ticaret yapmak istiyorum, dedi.
Babası mutlulukla karşıladı bu kararı.
Elindeki bir çift öküzü oğluna verdi.Küçük Oğul öküzleri bineceği arabaya bağladı.Öküzlerden birinin adı Şetrebe, diğerinin ki Metrebe'ydi.
Bu hikayeyi asıl anlatan ünlü filozof Beydeba'ydı.Padişah Debleşem'e anlattığı hikayenin içine başka hikayeler karışmıştı.
Beydeba,Debleşem Şah' a hikayenin devamını anlatmaya başladı.
Tüccarın Küçük Oğlu, öküzleri arabaya koştu.
Ticaret yapmak üzere yola koyuldu.
Gece gündüz demedi yol aldı.
Az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti.
Altı ay kış bir de güz gitti.
Öküzler çok yorulmuşlardı.Şetrebe hastalanmıştı. Yola devam edecek gücü kalmamıştı.
Adam, Şetrebe'yi bir arkadaşına teslim etti.Arabaya başka bir hayvan bağladı.
- Şetrebe iyileşince bize yetişirsiniz, diyerek yola devam etti
Yine az gitti uz gitti.
Lale sümbül biçti.Soğuk sular içti.
Çok dağlar aştı, çok ovalar dolaştı.
Köyden köye ulaştı.
Diğer öküzü de hastalandı.Metrebe de güçsüz düşmüştü.
Adam, onu da yolda bıraktı.İyileşince yetişir, diyerek tekrar yola düştü.
Bu arada Şetrebe henüz iyileşmemişti. Yanına bıraktığı arkadaşı da sabırsızlanmıştı.
"Öküz öldü derim" diyerek Şetrebe'yi yalnız başına bırakıp ayrılmıştı yanından.
Çok geçmeden Şetrebe iyileşmişti.Kırlara, çimenliklere yayılmaya gitmişti.
Şetrebe'nin kayfi yerindeydi.O bahçe senin bu bu tarla benim geziyordu.
Yemyeşil çimenlerde yayılmaktan çok semirmişti.
Öyle bir duruma gelmişti ki,görenler tanıyamazdı.
Şetrebe'nin yaşadığı orman yemyeşildi. Çeşit çeşit ağaçlar yükselirdi.Bitişiğinde gür otların fışkırdığı çayırlık uzuyordu.Şetrebe, burada karnını doyurdu.Buz gibi pınardan su içti.Keyif içinde gezinirken bağırmaya başladı.
Böğürtüsü dört bir yana ulaştı.
Ormanda hayvanların kralı Arslan'a kadar gitti sesi.
Arslan bu sesi daha önce hiç duymamıştı.
Korktu, tir tir titremeye başladı.
Fakat kimseye belli etmedi korkusunu.
Herkes onu korkusuz sanıyordu.Ormanın hakimiydi.Hiçbir şeyden korkmazdı.Fakat bu duyduğu ses garip bir şeydi.
Arslan, ormanın yüksek bir yerinde oturmaktaydı.Sarayı buradaydı.Çevreyi rahatlıkla görebiliyordu.
Saraya yakın bir yerde iki çakal yaşardı.Zeki mi zekiydi bu çakallar.
Saraya yakın olmalarına rağmen, öyle olur olmaz zamanlarda Arslan'ın yanına gidemezlerdi.
Birinin adı Kelile, diğerinin adı Dimne'ydi.
Dimne, bulunduğu yerden Arslan'ın korktuğunu gördü, durumu arkadaşı Kelile'ye duyurdu.
Kelile:
- Bizim üzerimize görev değil, dedi.Kralımızın nasıl bir durumda olduğundan bize ne.Onun emirlerine uymakla yükümlüyüz.Gerisi bizi ilgilendirmez.
Dimne:
- Haklısın, dedi Kelile'ye.
Kelile:
- Öyle olur olmaz işlere burnumuzu sokmamalıyız, diyerek sürdürdü konuşmasını, Bu konuda bir hikaye biliyorum, dedi.
Dimne, merak etti:
- Anlatır mısın? diye sordu Kelile'ye.
- Tabi, niye olmasın, dedi Kelile.
Ve anlatmaya başladı.
Hikaye, burnunu her işe sokan bir maymun hakkındaydı.
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|