Değerli çocuklar!..
Bu kez de size küçük bir maymunun, şenpanze’nin akıl almaz, Fakat o denli de hoş bir hikâyesini anlatacağım:
Konumuzun ilk sahnesi, Afrika ormanlarından birisinin yakınlarında konuçlanmış bir yerli köyünde geçmektedir: Bambu kamışından yapılmış kulübelerin önündeki geniş alanda, ellerinde yöre savunma ve av silâhları bulunan, çoğunluğunu yerli zencilerin oluşturduğu bir topluluk görülüyor. Aralarında gezgin giysili birkaç da beyaz insanlar var... Bunların, ellerindeki tüfek ve göğüslerinde çaprazlama dizilmiş mermelerinden, avcı oldukları anlaşılıyor; içlerinde bir de kadın var... Bu kadının sızlanır biçimde şöyle konuştuğunu işitiyoruz :
– Sabahtan beri ormanda boş yere gezinip durduk. Bizi günlerce peşinde koşturan panteri değil yakalamak, görebilmemiz bile mümkün olmadı; kurduğumuz tuzaklar bir işe yaramadı. Böylesine kurnaz bir yırtıcı hayvana ilk kez rastladım.
Yanındaki erkek avcı, kadının bu yakınmasına katıldığını belirten bir anlatımla şöyle cevap verdi:
– Haklısın karıcığım!.. Böyle bir olayla ben de ilk kez karşılaşıyorum. Onu yakalayamadan geriye dönersek çok üzüleceğim.
Kadın, eşinin bu sözleri üzerine başını sallamakla yetindi. Bu sırada önlerinde küçük bir maymun belirmişti; bir Şenpanzeydi bu; öylesine hoş ve sevimli görünüşü vardı ki!.. Önlerinde şaklabanlık yaparak durmadan taklalar atıyordu. Onun, bu durumu, ortada oluşan tatsız havanın değişmesine yetmişti.
Sevimli şenpanze’nin, parende hareketleri, çevreyi hemence etkilemiş; panterin yakalanamamış oluşunun verdiği huzursuzluk, kısa bir süre için de olsa dağılıvermişti.
Avcılar, o akşam avlanma işine son vererek geri dönmeye karar verdiler. Ellerinde aslan, kaplan, boğa yılanı, timsah gibi iri ve yırtıcı canlılar vardı. Hayvanat bahçeleri için gergedan bile avlamışlardı. Varsın Panter de eksik oluversindi... Bu düşünceyle, ertesi gün dönüşe karar veren avcılar, gereken hazırlıkları yapmışlar; yakaladıkları hayvanların konulduğu demir kafesleri, kamyonlara yerleştirmişlerdi. Daha sonra jiplerine binen karı-koca, hareket etmek üzereydiler ki, sevgili küçük maymunlarının ortalıkta görülmediğini fark ettiler. Yaramaz şenpanzelerini, çevrede aramalarına rağmen bulamamışlardı. O, öyle sıradan bir yaratık değildi ki, bırakıp gitsinlerdi. Küçük sevimli yaratığın aile içinde kolayca doldurulamayacak kadar değerli yeri vardı.
Avcılar ekibi, geri dönüşe hazırdı; nevarki hiç kimse: “Haydi yola çıkalım diyemiyordu. Hele avcı karı-kocanın, istedikleri panteri yakalayamamış olmanın üzüntüsüne bir de sevgili şenpanzelerinin kayboluşu üzüntüsü eklenince, huzurları iyice kaçmıştı.
Koca bir günün yarısını küçük yaramaz maymunu aramakla geçiren av ekibi, ister, istemez, geriye dönüşe karar verdiler. Avladıkları canlıların taşındığı ağır vasıtalar hareket etmiş; onları avcıları taşıyan Jipler izlemişti. Tam bu sırada, ormanın derinliklerden korkunç bir kükreme işitilmişti. Avcılar, bu sesi tanımakta zorluk çekmediler. Bu kükreyişin sahibi, onların günlerce peşinde koştukları panterin sesiydi. Kafilede bulunan avcıların tümü, silahlarına sarılarak sesin geldiği yöne doğru seğirttiler. Nevarki gördükleri manzara, onlar için hayli şaşırtıcı olmuştu.
Şaşkın bakışlar, sık ağaç dallarının tepesinde bir noktaya takılıvermişti: Sabahtan beri aradıkları şenpanze, ağaçların tepesinde, sevinç çığlıkları kopararak, parende atıp duruyordu. Bulunduğu iri gövdeli ağacın altında ise, dokunaklı mı dokunaklı bir dram sergileniyordu: Kalın halatlarla, ağaç dalları arasına gerilmiş ağın içinde, yusyuvarlak olmuş durumda bir canlı, korkunç homurtu sesleri çıkararak gerilmiş ağdan kurtulmaya çalışıyordu. İşin komik, komik olduğu kadarda düşündürücü olan yanı ise, ağ içinde çırpınıp duran bu canlının, avcıları günlerce peşinde koşturan panter oluşuydu.
Demek ki onların hedefi olan panteri yakalamak isteyen başka avcılar da vardı. Bunlardan birisi tuzaklarını kurmuş; onu yakalamışlardı. Neredeyse biraz sonra ortaya çıkarlar, avlarını ağ içerisinden alıp götürürlerdi. Varsın bu yırtıcı hayvan başkalarının olsundu. Onlara, sevimli şenpanzelerini bulmanın sevinci yeterdi.
Uzun süre, panterin ağ içinde çırpınışlarını izleyen karı-koca, şaşmaktan kendilerini alamamışlardı: Ağ gerip panteri yakalayan avcılar, peki neden ortaya çıkmıyorlardı?!. Maskara Şenpanzeleri ise ağaçların tepesinde keyifle parende atmayı sürdürüp duruyordu.
Avcılar için, hayli uzun süren bir bekleyiş olmuştu. Nevarki pantere, ağı germiş olanlardan sahiplenen olmamıştı. Bunun üzerine, panterin çırpınıp durduğu ağa yaklaşan kafile başkanı, birden heyecanlanıvermişti. Ağaçlar arasına gerilmiş olan ağ kendilerinindi. Demek ki, panteri avlayanlar, kendi topluluklarından olan yerli avcılardı. Peki!... Bunlar, neden ortaya çıkıp durumu açıklamıyorlardı?!.
Kafile başkanının gözleri, yerli avcılar üzerinde gezindi, hepsi de şaşkınlık içerisinde olanları izlemekteydiler.
Kafile başkanı kısa bir an düşündükten sonra, yapılması gereken en uygun davranışı yaparak adamlarına seslendi:
– Haydi bakalım!... Zamanımız yok!.. Panteri ağdan çıkarıp boş kafeslerden birisine yerleştirin; sonra da dönüş yolculuğuna devâm!..
Kafile başkanı avcının eşi, sevinçten uçuyordu: Daha ne isterdi ki?!. Şansları giderayak yüzlerine gülmüş; kısmet ayaklarına gelivermişti.
Sevgili çocuklar!... Bu olayın görgü tanığı yok muydu dersiniz?!. Bu koskoca canavar, ağın içine kendiliğinden mi girmişti dersiniz?!. Sonra!.. O koskoca ağı oraya getirip tuzağı kuran birisi olmalı değil miydi?!
Bu beceri isteyen çalışmaları yapanın, şu ağaçlar tepesinde parende atıp duran küçük şenpanzeydi dersek, içinizde inanan olur mu dersiniz?!. Evet sevgili çocuklar!.. İnanılması çok zor olsa da, gerçek buydu: Küçük maskara maymun yapmıştı bu zor işleri!.. Koca ağı kamp yerinden sürükleyerek ormana getirmiş; ağaçlara çıkarak dalların arasına ağı o germişti. Panter ağa düşünce de ağın ağzını büzüp, halatların uçlarını ağaçlara sıkıca bağlayan da bu sevimli şenpanzeydi. İşte şimdi de ağaçların tepesinde sevinçle parende atıp duruyordu.
Böyle şey hiç olur mu demeyiniz sevgili çocuklar!.. Hayvanlar arasında maymunların üzerine bu kadar yetenekli bir benzeri yoktur. İşte bu küçük yaramaz şenpanze de ormanda ağ ile yapılan bu hayvan avlarını pekçok görmüş; beceri ve yeteneğini kullanarak taklit edivermişti.
***
Sevgili çocuklar!.. Maymunların bu taklitçi yeteneği, bâzı insanlar arasında da sık sık görülmektedir. Nevarki maymunlarda hoşa giden bu yetenek, insanların kişiliklerini olumsuz yönden de etkileyebileceği için, başkalarının davranışlarını alıntılamada çok dikkat edilmesi gerekir.
İnsanlar, taklitçilikte, iyi ve güzel huylu insanların davranışlarını örnek edinmeye çalışmalı, onlar gibi yaşamayı amaç edinmelidir. Yüce yaratanımız, kullarını dâima iyi ve güzel huylu olarak görmek ister.
Körü körüne bir Batı taklitçiliği değil, maddî ve mânevî öz değerlerimizi korumasını bilerek, bilim ve teknikte, onlarla yarışmalı, ileri düzeyde ülkelere mutlaka ulaşmalıyız.
Kaynak: Mehmed Zekâi ERYALAZ (Hayvanlar Dünyası’ndan Ansiklopedik Çocuk Hikâyeleri), Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net
|