[Diyanetten Hikayeler]
Değerli çocuklar !
Bu yazımda size, karada yaşayan canlıların en irisi ve güçlüsü Fili anlatmak istiyorum. Hortumlu memelilerin tek türü olan Filler’e canlı tanklar desek yeridir sanırım. Bu iri ve güçlü yaratıkların vatanı Afrika ile Asyadır. Yükseklikleri beş metreyi bulan türleri vardır. Afrika kökenli olanların ağırlığı, yedi ton kadardır. Fillerin en ilginç organı hortumlarıdır. Dokunmaya ve koku almağa yarayan bu organ, ağaç kütükleri gibi ağırlıkları kaldırır ve besinleri bununla ağzına götürür. Filler, suyu da hortumlarıyla çekerek içer ve üstüne püskürterek yıkanır.
Fillerin, hortumunun yanlarında, iki mızrak gibi sivri dişleri vardır. Bunlar aynı zamanda savunma araçlarıdır. Fillerin gücüne güç katan hortumu ve iki mızrak dişin yanısıra, ayrıca ağızlarında azı dişleri de vardır. Gözleriyse, çok küçük, âdeta boncuk tâneleri gibidir. Görmeleri zayıfsa da burun ve kulakları son derece duyarlıdır; öyle ki, rüzgâr onlara doğru esiyorsa kilometreler kadar uzaktaki kokuyu rahatlıkla alabilirler.
Filler, otçul hayvanlardır ve sürüler hâlinde yaşarlar. Zaman zaman, sularda banyo etmeyi pekçok severler: Göllerde yıkanırlarken, hortumlarıyla çektikleri suyu fışkırtarak, âdeta eğlenircesine üzerlerine dökerler. Gündüzleri ormanın kuytu yerlerinde gizlenen filler, geceyi otlaklarda ya da ekili tarlalarda karınlarını doyurmakla geçirirler. Bu yüzden sık sık, çiftçilerin kurduğu tuzaklarla karşılaşırlar. Çiftçilerin, tuzak kurmalarının bir başka nedeni de, fildişi elde etmek içindir.
Değerli okuyucularım!... Bilirsiniz sanırım: Fildişi çeşitli ev ve süs eşyası yapımında, bugün de değerini sürdürmektedir. Renginin güzelliği, cilâlanabilmesi, ustasının elinde, oymacılık san’atının göz alıcı yapıtları hâline gelmesi, insanların fildişine olan ilgisini sürekli çeker olmuştur.
Milâttan önce üçbin yıllarında, Mısır’da biçimlenen oymacılık san’atı devrinin doruğuna erişmiştir. Bugün bile o çağın oymaları üzerine vurulan boyaların bileşimi bilinememektedir. Finike, eski Yunan, Roma, daha sonra da Bizans’da fildişi oymacılık san’atı, pekçok ilgi görmüş; becerikli sanatçıların yaptığı süs eşyaları, fildişi heykeller, evleri ve kiliseleri süslemişlerdir.
Oymacılık, İslâm Ülkeleri’nde de, süsleme san’atının göz alıcı örneklerini vermiş; saraylar, ahşap konaklar fildişi oymacılığının çekici yapıtlarıyla süslenmiş; câmiler, çeşmeler, şadırvanlar, daha nice yapılar fildişi oymalarla yer yer nakışlanmıştır. Fildişi oymacılığı, ülkemizde de hayli ilgi görmüştür: Câmilerimiz, müzeler, saray ve konaklar, Türk oymacılığı san’at zevkinin güzel örneklerini gözler önüne sermektedirler.
Değerli okuyucularım!. Fillerden söz ederken konumuz, fildişine ve oymacılığına kadar uzandı.
Fillerin çok güçlü yaratıklar olduğundan söz etmiştim. İnsanlar, bunların gücünden yararlanmayı bilmişler bu dev yapılı hayvanlara çeşitli işler gördürmüşlerdir: Filler, Asya ülkeleri’nin bir çoğunda taşıma işlerinde kullanılırlar: Bunlar, Ormanda ağaçları söküp devirmede bir buldozer gibi iş görürler; koskoca tomrukları çekip götürmekte yıllar boyu fillerden yararlanılmaktadır.
Filler, genel olarak uysal görünüşlü yaratıklardır. Nevar ki bir de kızdılar mı, hele sürü hâlindeyseler, hırslarının önüne geçmek imkânsızdır; önlerine ne gelirse, bir buldozer gibi ezer, çiğner geçerler.
***
Değerli çocuklar!... Şimdi de size, uzun süre Hindistan’da bulunmuş bir Türk gezgininden dinlediğim bir öyküyü anlatmak istiyorum.
Dev yapılı yaşlı fil, uzun uzun böğürdü. Bu böğürtü üzerine, orman sâkini yaratıkların, korkak, ürkek ayak sesleri duyuldu. Kuytu köşelerde uykulu mahmur gölgeler, titrek adımlarını telâşla sürüdüler; kuşlar, kanat çırparak telâşla uçuştular. Bu korkulu kımıldanışın ardından kalabalık bir fil sürüsünün hızlı adımlarla yürüdüğü görüldü. Sürüye dev yapılı yaşlı bir fil öncülük ediyordu. Geçtikleri yerlerde bodur ağaç dalları ayaklar altında ezildi. Koca canlılardan oluşan tank ordusu, yaşlı fili izlediler. Biraz sonra, sık ağaçların çevrelediği alandaki göle varmışlardı.
Fil sürüsü, bir süre gölün kıyısında, ağaçlardan sarkan orman yemişleriyle karınlarını doyurdular; sonra da serinlemek için gölün derin sularına daldılar. Bir yandan hortumlarıyla gölden çektikleri sularla yıkanıyorlar; bir yandan da birbirlerinin üzerine su fışkırtarak eğleniyorlardı. Bu eğlence sürüyordu ki, yaşlı filin birden hortumunu kaldırarak, ıslık sesini andıran bir böğürtüyle alârma geçtiği görüldü. Bunun üzerine, göldeki yıkanıp birbirleriyle oynaşan filler, kulaklarını kabartıp onu dinlediler, sonra da gölden çıkıp iri gövdelerinden umulmayan bir çabuklukla sık ağaçların arasına dalıp gözden kayboldular.
Yaşlı fil, sinyal vererek, yaklaşmakta olan tehlikeyi onlara bildirmiş; nevarki kendisi olduğu yerden ayrılmamıştı. Bulunduğu göl sularında dev bir anıt gibi kımıldamadan duruyor; sâdece boncuk gözleriyle, sürünün sık ağaçlar arasında kayboluşunu izliyordu. Duygu organları ona tehlikenin çok yakınlarında olduğunu haber veriyordu. İşte o anda, bu duygusunu kanıtlarcasına birkaç mavzer namlusunun üzerine çevrilmiş olduğunu gördü. O yıllar boyu sonunun her an gelebileceği endişesi içinde yaşamıştı. Nevarki şu anda karşılaştığı durum, böylesine bir bekleyiş değildi. Gelecek mukadder sonun, namluların ucunda değil de atalarının mezarlığında biteceğini umuyor ve bekliyordu. Neyazıkki, bu huzurlu bekleyişi, şu avcılar ona çok görmüşlerdi. Yoksa bundan sonraki hayatı bir sirkte ya da hayvanat bahçesinde mi sona erecekti. Belki de ağır işlerini mi gördüreceklerdi. Bu düşünceyle yaşlı fil’in iri gövdesi bir söğüt dalı yaprağı gibi titreyivermişti.
Onu avunduran tek şey, başkanı bulunduğu sürüsünün tehlikeden uzaklaşmış olmalarıydı. O, hemcinslerinin kurtulması için olduğu yerde kalmış; gelecek tehlikeyi üzerine çekerek, sürüsünün kurtuluşunu sağlamıştı.
Yaşlı fil, göl kıyısına yakın bir yerdeydi. İstese, o da bir anda gölden çıkıp sık ağaçlar arasında kaybolabilirdi. Fakat böyle yaparsa onu izleyen avcılara sürünün yerini belli edebilir, onları da tehlikeye düşürebilirdi. Avcıları bir süre daha burada oyalamalıydı. Bu düşünceyle başını kaldırıp alay edercesine avcılara baktı; sonra da hortumuyla gölden çektiği suyu kendisine çevrilen namlulara püskürttü.
Yaşlı fiilin amacı, avcıları kızdırıp yaylım ateşi yapmalarını sağlamaktı. Avcıların ellerine diri olarak geçmek istemiyordu. Yaşlı filin istediği olmuştu. Hortumuyla yeniden gölden su çekip namlulara doğru püskürttüğü anda, üzerine mermiler yağmaya başlamıştı. Koskoca fil, durup da kendisini bağışlamaları için yalvarıp, aman dileyemezdi ya!... O da avcılarla alay edercesine, hortumuyla su püskürtmeyi sürdürdü.
Yaşlı fil, birden gözüne rastlayan bir mermiyle sarsılıvermişti. İri yaratığın, bir çığlığı andıran böğürtüsü ormanda yankılanırken, bu çığlığa uzaklardan, aynı şiddetle üst üste böğürtülerle karşılık geldi.
Yaşlı fil’in iri gövdesi dengesini kaybederek göl sularına yayılıvermişti. Filin göl yüzeyine serildiğini gören avcılar, hemen koşuşarak gölün kıyısına gelmişler, fili halatlarla bağlayıp kıyıya çekmişlerdi. Yaşlı fil ölmüş bulunuyordu. Avcıların ilk işi yaratığın dişlerini sökmek olmuştu.
Yaşlı fil için, canlı olarak avcıların eline geçmesi, ölümden beterdi. Bu yüzden mermilere hedef olmuş; canını vermişti. Tutsak yaşayıp kalan ömrünü, bir sirkte ya da hayvanat bahçesinde geçirmeyecek, insanların eğlencesi olmayacaktı. O, ormanlar da hür doğmuş, hür yaşamış ve başkanı olduğu hemcinslerinin uğrunda kahramanca uğraşı vererek hür olarak ölmüştü.
***
Değerli okuyucularım! Yaşlı fakat onurlu bir hayata gönül vermiş kahraman bir filin hikâyesi burada bitti. Hür yaşama duygusu, bütün canlılar için güç ve umut kaynağıdır. Bu yüce kavram duygusundan yoksun olanlar, yaşasalar da ölü sayılırlar. Serçe, saka kuşlarından tutunuz da, fillere varana dek, tüm canlılarda, hür yaşama isteği ve çabası vardır. Bu yüce duyguya sahip olamayan ve buna saygı duymayan birey ve toplumlar, başkalarının tutsağı olmaya mahkûmdurlar.
Kaynak: Mehmed Zekâi ERYALAZ (Hayvanlar Dünyası’ndan Ansiklopedik Çocuk Hikâyeleri), Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|