[Diyanetten Hikayeler]
İlkbaharın güzel günlerinden birisiydi. Tabiat, sabahın en hoş bir zamanını sergiliyordu. Biraz sonra güneşin altın renkli ışıkları, dokunduğu yeri sevgisiyle okşarken, gülücüklerini gönderecek; balarısı, karıncası çalışma yarışını yeniden başlatacaklardı.
İşte küçük bir balarısı görünmüştü bile.. Günlük görevi olan çiçek özü toplama işini sürdürmek üzere kovanından çıkmış olmalıydı. Sevinçli mi sevinçliydi; bir türkü mırıldanarak çevredeki meyve bahçelerinden birisine doğru uçarak gitti. Ardından başka balarıları da sökünetti. Derken, renk renk kelebekler de onları izledi.
İlkönce geçen balarısı, meyve bahçesine varmış, misk kokusu saçan bir gül fidanı üzerine konmuştu. Kimi açmış kimi de henüz tomurcuk durumunda olan güllerin arasında çalışmaya koyuldu. Bir yandan da işinin arasında gül fidanı ile yarenlik ediyordu. Gül fidanı ona sevinçle şöyle diyordu :
– Ne kadar iyi yüreklisiniz! Dalım yaprrağıma hiçbir zaman zararınız dokunmuyor; üzerimde gezindiğiniz çiçeklerinin solduğunu şimdiye kadar hiç görmedim; oysa, insanoğlunun elleri ne kadar da hoyrat... Çiçeğimi, dalımı kopararak sürekli biçimde bizi incitir dururlar... Bu yüzden, ben de ne yaparım bilir misin? Dikenlerimle ellerini yırtarım. Sizden hoşlanışım sâdece bana güzel davranışınız yüzünden değil: Çiçeklerimin özlerinden yararlanırsınız... Çalışmalarınız bizi de yararlı yapıyor. Yaptığınız bal petek ürünlerinden bizim de katkımız olduğu için mutluyuz, sevinçliyiz..
Küçük balarısı, gül fidanına tatlı bir gülücük sunarken şöyle karşılık verdi :
– Bal ürünü yapmamızda elbet sizin de katkınız var. Siz çiçekler olmasaydınız biz arılar ne yapar, balözünün hammaddesini nerelerden bulurduk? Bu yüzden de bal petek yapamaz, bu durumda bizim de karasineklerden farkımız olmazdı; böylece biz de sevmek ve sevilmekten yoksun kalıverirdik. Yüce Yaratan, tabiatı bize sizinle sevdirmiş.. Yarar sağlamamız için de bizi işte çiçek çiçek gezdiriyor ve sizin gibi güzel ve hoş kokulu dostlar edinmemizi sağlıyor...
Balarısı henüz sözünü bitirmişti ki, kulağına ince ve çok hafif bir ses geldi:
– No’lur yardım edin bana, açlıktan öleceğim!.. Zavallı ve sakat bir sivrisineğim ben!..
Küçük balarısı, o anda bir gül yaprağı üzerinde, iki büklüm olmuş biçimde, bir sivrisinek gördü. İnce ve cılız bir sesle konuşan bu böcek olmalıydı. Burada ne işi vardı bu böceğin? Bu âna kadar çiçek üzerinde bir sivrisinek görmemişti. Onları bahçelerde değil, bataklıklarda gezer, yaşar bilirdi. Bu yüzden küçük balarısı, onu gül fidanı yaprağı üzerinde görünce şaşırıvermişti..
Cılız sivrisinek sızlanmasını sürdürüyordu:
– Biraz önce denge çubuklarımı yitirdim, bu yüzden ölenecek uçamam artık!. Uçamayınca da yaşamamı sürdürmem için ne insan ne de hayvan kanı bulabilirim.. N’olur, bir göle ya da bataklığa gidebilmem için bana yardım edin!.
Sivrisinek, güldalı yaprağına sıkıca tutunmağa çalışırken birkaç kez inledi. Bu ara, gülün üzerinde çalışmakta olan balarısını görmüştü. Ona doğru yönelerek tekrar yakındı:
– N’olursun arı kardeş, sen bana yardım et!.. Siz güçlü böceklersiniz; iyilik yapmayı sevdiğinizi de biliyorum.. Sizi yararlı bir besin maddesi olan bal ürünü yaparken görürüm; benden bir bataklığa gitmem için yardımını esirgeme!.
Küçük balarısı, onun bu yakarışına şöyle karşılık verdi:
– Beni övüp durmana gerek yok.. Sen bana söyle hele.. Göle ya da bataklığa gidip ne yapacaksın? Bırak kalan ömrün şu güzelim gülfidanı yaprağı üzerinde sona ersin...
Sivrisineğin boynunu bükerek zavallı bir görünümde sessizce durduğunu görünce tekrar konuşmasını şöyle sürdürdü:
– Aslında sen yardımı hakedecek bir böcek değilsin. Çünkü zararlısın... Geceleri sinsice insan ve hayvanlara yaklaşır onları ısırır, kanlarını emersin sâdece kan emmek değil, tehlikeli hastalık mikropları da taşırsın.. Bu yüzden sana yardımda bulunmak istemem.. Nevar ki el açarsın.. İstemeyerek de olsa seni sırtıma alıp bir bataklığa taşıyacağım...Yalnız bana söyle bakayım, oraya gitmeyi neden bu kadar istiyorsun, neler yapmayı tasarlıyorsun orada?!.
Balarısının bu umut verici sözleri üzerine sevinen sivrisinek, sızlanmayı keserek, ardarda sıraladığı teşekkür sözleriyle birlikte yaşlı gözlerini kurularken şöyle dedi :
– Beni bir göl kıyısındaki sazlıklar arasına bırakman yeter.. Orada rahatça yumurtlar, soyumun üremesini sağlarım; Ondan sonra da ölsem de artık gam değil bana, yeter ki sen beni oraya götür!...
Balarısının birden kaşları çatılıvermişti; başı dikleşirken, kızgın bir görünümde, kanatlarını çırparak vızıldadı:
– Demek göl kıyısına bunun için gitmek istersin ha?!. Hem beni de kötülüğüne araç yapmak isteyerek!.Şimdiye kadar canlılara yaptığın kötülük yetmedi mi?! Yok hayır, sana bunu yapmana izin veremem; iyilik ve güzellik duygularıma, yardımda bulunacağım diye de, leke süremem!.. Yüce Yaratan’ın buyruğu iyilik ve doğrulukta yarışmaktır.. Sana yapabileceğim tek iyilik, sözlerini unutmaktır... Çünkü ben kin ve nefret duyguları taşımam!...
Küçük balarısı, bu sözleri söyledikten sonra, işine yönelerek, çiçeközü toplamayı sürdürdü...
Biraz sonra bir kara tavuk, gülfidanı yanına yaklaşarak böcek avına başlamıştı. Bu arada, gülfidanı yaprağındaki sivrisineği de görmüş ve bir gaga vuruşuyla diğer böcekler gibi onu da yutuvermişti.
Sivrisineğin tavuk tarafından yenildiğinden küçük balarısının haberi yoktu. Gülfidanı ise bu duruma çok sevinmişti. Gerçi sivrisineğin kendisine bir zararı olmamıştı; fakat, onun balarısı ile yaptığı konuşmayı dinlemişti. Bu zararlı hastalık sineğinin üreme yeteneği ona dehşet vermişti; o, haşerenin verdiği zararı çok iyi biliyordu, “Gülbit” denilen bir asalak böcek, başının belâsıydı... Bu yüzden haşereleri hiç sevmezdi. Oysa şu küçük balarısı neka’dar da sevimli bir hayvandı, Sevmeyi ve saygıyı ne güzel biliyordu... Çalışırken hiç kimseyi de incitmiyordu; çiçekleri üzerinde gezinirken bile, öylesine hoş bir görünümü vardı ki görenler hayran kalırdı. Bu sevimli ve çalışkan hayvan iş görürken çiçek ve yapraklarına öpücükler sunar; bu yüzden o da onu kucağına alıp her zaman sevip okşamak isterdi..
Küçük balarısı, gülfidanındaki çalışmasını bitirmişti. Sevgi dolu bir bakışla gülfidanını selâmladıktan sonra, bahçe içerisinde bir süre gezindi; biraz sonra bir elma ağacının çiçeği üzerine konmuş bulunuyordu. Onun işi çeşitli çiçeklerden derlediği çiçek özleriyle yuvası olan kovana dönmek ve petekleri balözüyle doldurmak değil miydi...
-----------------
Sevgili çocuklar !. Bal arısı ile sivrisineğin bu hikâyesinde de size ders ve ibretler vardır sanırım : İyiyle kötünün, yararlıyla zararlının ayrımını bu hikâyemde de belirli bir biçimde gördünüz..
Yaşadığımız dünya çelişkilerle doludur. Bunların en belirgin örneğini tabiat ekranında her zaman izler dururuz. Bunlar bir madalyonun düzü tersi gibidirler. Gece ile gündüz, yaz ve kış mevsimleri gibi tabiat olayları bunun en belirgin örnekleridir, bundan başka, fizikî konularda pozitif-negatif gibi olayların yanısıra, düzü ve tersiyle birlikte oluşan birçok olay, iç ve dış Dünya’mızı etkilemektedir. Sevgi, ne kadar güzel ve özlenen bir duygu ise, bunun tersi olan nefret de öylesine acı ve büyük bir ızdırap kaynağıdır...
Bu konuda söylenecek pekçok söz ve verilecek örnekler vardır.. Ben bu hikâyemde size, kötülüğün, hastalığın, pisliğin yanısıra, iyiliğin, sağlığın, temizliğin önemini anlatmaya çalıştım “Sağlam baş sağlıklı bedende bulunur” atasözünün özü, temizlik, sağlık, iyilik gibi güzel kaynaklardan oluşmaktadır. Bunun için, beden ve ruhça sağlıklı olmamız gerekir çocuklar!.. Beden temizliğimizin yanısıra, evimizi çevremizi temiz tutarsak, bu titizliği iç temizliğimizde de gösterirsek, içinde yaşadığımız âile ve toplumun sağlıklı, varlıklı ve mutlu geleceğine katkıda bulunmuş oluruz.
Hepinize ömür boyu temiz, sağlıklı ve mutlu günler yaşamanızı dilerim sevgili çocuklar!..
Kaynak: Kunduzlar Ve Yaşlı Oduncu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|