Sevgili Çocuklar!..
Birçok hikayemde belirttiğim gibi, Yüce Yaratan'ın insanlara bağışladığı değerli yeteneklerin başında akıl cevheri gelir. İnsan denilen varlığın, Yüce Hak'ka olan sorumluluğu başta olmak üzere, âilesine, içinde bulunduğu topluma karşı olan sorumlulukları akıllı olmakla başlar. İnsan, aklını iyi kullandığı sürece mutluluğu, kullanamadığı zamanda mutsuzluğu hakeder. Akıl gibi, insanı hayvanlardan ayıran en değerli yeteneğin yanısıra, konuşabilmek yeteneği de önem taşır. İnsanı tanımlayan bilim adamları da söz ve yazılarında ''İnsan konuşan hayvandır'' diye söz ederler. Gerçi öteki canlıların da bir takım sesler çıkardıkları olursa da, bunlara konuşma denemez: inek, öküz böğürür; koyun, kuzu meler; eşek anırır; atlar kişner; köpek havlar; kedi miyavlar... Horoz ve kuşların öttüğü, tavukların gıdakladıkları gibi daha pek çok canlının kendilerine özgü sesler çıkardıkları olur.
Ne var ki bu canlıların içinde papağan adlı yetenekli bir kuş vardır ki, insan gibi konuşabilen bir yaratıktır. Geveze mi gevezi bir kuştur Papağan... kendisine öğretilen kelimeleri, bir söz dizisini tekrarlar durur. Fakat, Papağanların bu konuşma yeteneği bilinçli değildir. Bu tür canlıların güçlü birer belleği varsa da, sözlerin anlamını bilmeden konuşur dururlar.
***
Sevgili çocuklar!.. Şimdi de size bir fıkra anlatmak istiyorum. Fıkra deyince akla en başta nükte deryası rahmetli büyüğümüz Nasreddin Hoca'mız gelir. Güldürü Dünyası'nın yüzyıllar boyu eşsiz nüktedanı Nasreddin Hoca'mız fıkralarında, ibretli yaşantısıyla insanları güldürürken, bir yandan da derin derin düşünmemizi sağlar. O'nun her çağa ve zamana uyarlanabilecek seçkin sözleri, yüzleri güldürürken, özleri de derinden yakıverir. O, toplumun çürük, çarpık bedenini neşterlerken, sosyal dertlerin nedenini, ince nükteleriyle gözler önüne serer; konuları sâde fakat derin bir mantıkla ele alarak ferasetle dillendirir.
İşte şu anda, rahmetli Hocamız'ın ünlü fıkralarından birisini hatırlayıverdim; izninizle anlatacağım:
Nükte deryâsı Nasreddin Hocamız birgün, alışveriş yaparken, bir adamın, elinde renkli tüyleri bulunan bir kuşu satmaya çalıştığını görür. Adam, çevresini saran kalabalığa yönelik şöyle konuşur:
– On akçaya satıyorum; yokmu bu becerekli Papağanı alacak!..
Kuşu satmak isteyen adamın kuş hakkındaki övgü dolu sözleri, hocanın da dikkatini çektiği için, onu bir süre dinledikten sonra satıcıya şöyle der:
– Eti ne budu ne ki bu kuşu över durursun; yumruk kadar bir kuş, hiç on akça eder mi?!.
Papağanı satmak isteyen adam, Hoca'nın bu sözlerine kızmıştır; Hoca'ya ters ters bakarken şöyle der:
– Yetenekli bir kuş o!.. Papağan derler ona; İnsan gibi konuşur, dedikten sonra öğrettiği sözleri papağanına tekrarlatır. Çevresindekilerin gülüşleri arasında Hoca, oldukça düşünceli görünümde evinin yolunu tutar. Doğruca kümeslerinin bulunduğu tarafa yönelerek, besili hindilerden birisini yakaladığı gibi, soluğu, Papağanı satmak isteyen adamın yanında alır. Onu, kucağında bir hindiyle görenlerden birisi, hindinin satılık olup olmadığını sorması üzerine Nasreddin Hoca şöyle konuşur:
– Maşaallah deyin ahali!.. yirmi akçaya satarım; almayanın aklına şaşarım!..
Hoca'nın bu sözleri üzerine, çevrede gülüşmeler başlar; içlerinden birisi gülmekten kasıklarını tutarken şöyle der:
– Hoca!.. hiç görülmüş şey mi bir hindi yirmi akça eder mi?!. Nasreddin hoca gâyet ciddi ve sâkin bir görünümle biraz önce on akçaya satmak isteyen adamın kucağındaki Papağanı eliyle işaret ederken şöyle cevap verir:
– Biraz önce şu yumruk kadar kuşa on akça isteyen adamın sözlerine gülüşmediniz de şimdi benim sözlerime gülersiniz ha!...
Hoca'nın bu sözleri üzerine, Papağan sâhibi kaşlarını çatarak tekrar şöyle der:
– Biraz önce de söyledim; yumruk kadar dediğin kuşum, senin, benim gibi konuşur; ona Papağan derler; yetenekli bir canlıdır. Senin hindinin buna benzer bir yeteneği var mı?!.
Rahmetli Nasreddin Hoca'mız taşı gediğine koymada gecikmez:
– Senin Papağan dediğin bu kuş konuşuyorsa, bizim hindi de filozof gibi düşünür durur. O'nun bu yeteneğini daha az değerde mi sanırsın!..
***
Evet Sevgili çocuklar!.. Rahmetli Nasreddin Hocamız'ın bu fıkrasında vermeye çalıştığı mesajını anlayabildiniz mi bilmiyorum. Hocamız'ın her nüktesi bir hikmet parıltısı, insanlık yararına bir ibret görüntüsüdür. Toplum yaşayışının çürük çarpık yanlarını, insanları birbirine düşüren haksızlıkları, fıkralarında ibretle dillendirir bu büyük nüktedan...
O'nun nesillerden nesillere anlatılagelen fıkraları, toplumların birer aynasıdır sanki... Bunlar, milli, târihi, kültür mirasımızın öz kaynaklarıdır. Hocamız'ın pırıl pırıl zekasının paha biçilmez ürünü olan fıkraları, her geçen gün biraz daha anlam ve önem kazanmaktadır.
Güzel konuşabilmek, bir kültür ve yetenek işidir. Konuşmak her ağzı olanın söz edivermesi demek değildir. Papağanda da konuşma yeteneği vardır. Nevar ki onun konuşmasında düşüncenin eseri yoktur. Bu yüzden onun konuşuyor görüntüsü, taklitten öteye geçmez. İşte bunun gibi bazı insanların, düşünmeden konuştuğu sözlerde, papağan kuşlarının konuşuyor sanılan kelimeler hükmündedir. Bunun için, uluorta konuşan insanlar için ''Papağan gibi adam'' diye söz edenler olur. Böyle insanların, çeneleri düşüktür; durmadan konuşurlar; böylece densizliklerin yanısıra, bilgisizliklerini de ortaya saçarlar. Bu konuda söylenmiş pekçok ibretli atasözlerimiz vardır:
''Söz gümüşse susmak altındır.'' Deyiminde çok önemli bir gerçek yatmıyor mu?!. Çok kez, saatlerce konuşmanın yerini bir anlık sessizlik doldurur; anlatılmak istenen şey, bu susuşla daha belirgin anlatılıverir. İyi düşünülmeden ağızdan çıkıveren sözler, çok kez, konuşanı zor, hatta gülünç duruma sokuverir.
İşte rahmetli Nasreddin Hocamız, düşünme yeteneğini, gelişigüzel konuşmaya yeğ tutmuş; fıkrasında bunu kendine özgü bir nüktedanlık anlatımıyla belirlemiştir.
Sevgili çocuklar siz, ne bir papağan ne de birer hindisiniz. Yüce yaratan, insanı yeteneklerin en üstünü akıl cevheriyle donatarak yaratmıştır. Bunun için dilini bir papağan gibi konuşuvermekle değil, aklınızın yönlendirdiği doğrultuda, düşünerek ve bilinçli olarak kullanınız, yeri geldiği zaman da susmasını biliniz ki, yapacağınız işler, hem size, hem de toplum yararına olabilsin!...
Kaynak: Açıkhava Mızıkacıları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net