[Diyanetten Hikayeler]
Sevgili çocuklar!
Eşek denilen canlıyı hepiniz tanırsınız. İçinizde sırtına binip gezenleriniz bile olmuştur sanırım. Eşek, çok çalışkan, güçlü, o ölçüde de tokgözlü bir canlıdır. Çok kez açlığını gidermeğe bir parça saman ya da ot yeter. Mazlum bakışlarıyla pek sevimli görünümlü olan eşeği, sabırlı oluşu yönünden de örnek vermek isterim.
Çok dayanıklı oluşuyla insanlara çok yararlı hizmetler gören eşek, çileli mi çileli bir hayat sürer; binek hayvanı olmanın yanısıra, yük taşımacılığında da acımasızca kullanılmaktadır.
Eşeğin sindirim organı çok güçlüdür, çok iyi çalışır; dikenli bitkileri bile kolayca yer ve sindirir. Hayvanca bir zekayla attan geri değildir. Eşek sâhibini görünce hemen tanır. ''Her güzelin bir kusuru vardır." diye anlatıla gelen bir atasözümüz vardır. Bu sevimli ve yararlı yaratığın kusurundan söz edilirse, akla ilk gelen inadı, sonra da sesinin çirkinliği gelir. Sık sık anırması, insanları hayli rahatsız eder. Eh! bu sevimli ve yararlı canlının bu kadarcık da kusuru bulunuversin değil mi çocuklar!
Bence, eşeğin inatçılığına çok kez insanlar sebep olmaktadır; çileli bir yaşayışla, sâhibine hizmet etmeğe çalışırken o, yediği sopaya teşekkür mü etmeli yani?! Dikbaşlı ve gururlu at, her zaman iltifat görürken, yumuşak başlı, çalışkan eşek, sık sık hor görülmekte, aşağılanmaktadır.
Eşek, gidip geldiği yolları çok iyi bildiği ve tanıdığı için, uçurum kenarındaki patikalarda bile güvençle yol alır. Koşulu bulunduğu arabanın dizginleri bırakılmış olsa bile, yolundan sapmadan arabayı, gideceği yere götürür.
Sevgili çocuklar! size biraz da, eşeklerin türünden söz etmek istiyorum: Eşek, canlılar dünyasında, memeliler içinde atgiller âilesinin tek parmaklı takımı arasında yer alır. Evcil eşeklerin sayısı, dünyada ellimilyon kadardır.
Evcil eşek türü, ilk kez Afrika'da, yaban eşek cinsinden türetilmiştir. Evcil eşek türleri içerisinde güç ve dayanıklılık bakımından, Fransa ve İspanya ülkelerinde yaşayanlar ünlüdürler. Bunların yapıları iri, tüyleri gür ve uzundur. Prene dağlarında yaşayan bir eşek türü, uzun, ince ve nârin yapılıdır; yorgunluk nedir bilmezler. Kıbrıs eşekleri, güzel, iri ve beyaz renklidirler. Midilli eşekleriyse minyon yapılı, sevimli yaratıklardır . İnsan, bunların üstüne binmeğe kıyamaz, büfe üzerine koyup biblo diye seyredesi gelir.
Eşek, birkaçbin yıldan beri, canını insanların hizmetine adamıştır. Ne var ki, bugüne kadar hizmetleri karşılığında ne övgü ne de beğeni görmüştür. Yeryüzü'nde ondan daha çileli yaratık yoktur denebilir.
Afrika'da eşeklere kuyulardan su çektirilir. İspanya'da değirmen taşları bunlar tarafından döndürülür. Çeşitli eşya yapımında eşek derileri kullanılır. Bu deriler davulun kasnağına gerilirse, tokmakla vurularak çalınır; Bu durumda eşek, ölünce de dayak yemekten kurtulamaz. Eşeklerin bitip tükenmeyen çilesidir bu!
***
Değerli çocuklar! İzninizle bu yazımda size, bir akrabamı ziyaret için gittiğim Orta Anadolu köylerinden birisinde çevreyi gezerken, yolda karşılaştığım köylüler hayli ilgimi çekmişti. Köylülerin kimisi eşekler üzerinde, kimileri de yaya olarak, yorgun argın evlerine dönüyorlardı. Yaya yürüyenlerin önünde acımasızca yükletilmiş ağırlıklarıyla dürtüklenerek yürütülmeye çalışılan eşeklerin görünümü yürekler acısıydı. Zavallı hayvanların beli ağır yüklerin altında iyice çökmüş; karınları neredeyse toprağa değmek üzereydi. Üstelik, bel ve sağrılarından sopa da eksik değildi. Kimisi arasıra tökezleyerek diz üstü çöküyor; kiminin nalı aşınmış, aksıyor, sekiyordu. Üzerlerinden eksilmeyen dayak faslı bir yana, sövgü de cabasıydı. Durum böyleyken eşekler, yine de yol alma çabası içindeydiler.
Bir ara, yamacımda bana doğru gelmekte olan eşek yere yıkılıvermişti. Bacakları üzerinde doğrulmak için birkaç kez yikindiyse de bunu başaramadı. Ardında yürümekte olan adam zavallı hayvana hem sopasıyla vuruyor, hem de hışımla söğüyordu. Eşekse artık ayağa kalkma çabasını bırakmış; tozlu yollara sere serpe yayılıvermişti.
Eşeğe sopayla vurmanın bir yarar sağlamadığını gören köylü, şimdi, eşeğin ardından itmeğe, bazen de önüne geçip yularından çekiştirmeğe başlamıştı. Bu durumda köylüye yardım etmeyi düşünerek yanlarına sokuldum. Adam, verdiğim selâmı bile alacak durumda değildi. Kızgın durumda söylenip duruyordu:
– İnadı tuttu yine eşşekoğlu eşşeğin! Bir türlü ayağa kalkmak istemiyor. N'olacak eşşek soyu değil mi?! Huyunun gereğini yapıyor. Hele bir köye, ahıra varayım, ben bilirim bu inatçıya yapacağımı! görür o!
Eşeğin yerden kalkabilmesi için yardımda bulunmak üzere yere eğildiğim zaman, eşek, yattığı yerde birkaç kez anırdı; sonra da üst dudağını yukarı kaldırarak, acı bir sırıtışla, bana dişlerini gösterdi. İşte tam bu sırada gözlerim, eşeğin bakışlarıyla karşılaştı; hüzünlü gözleri; sanki bana, sessiz bir anlatımla şöyle der gibiydiler:
– Sözüm ona, insanım diye geçinen şu adamın davranışına bakın: Hem dayak hem de hakaret yarışına çıkmış sanki... Böylelerine siz, çok kez eşşek der durursunuz. Oysa, bizde olmayan pek çok kötü huy sahibi hemcinslerinize adımızla seslenmek, doğru mu sizce?! Nice yırtıcı yaratıklar ortada dururken. Söyleminizde neden bunlardan söz etmezsiniz?! İnsanlar da dâhil tüm canlılar içinde bizim kadar uysal ve çalışkan olanları var mı?!
Biz eşekler, birçok âdemoğlunun yaptığı gibi kimin hakkını yemişiz ki... Üstelik onlara hakkımız geçer durur...
***
İşte sevgili çocuklar! Bu yazımda size zavallı bir eşeğin üzüntülü günlüğünden bir bölümü aktarmağa çalıştım. Bu hikayemde de alınacak ibretli dersler vardır:
Önce, çalışkanlığın ve sabırlı olmanın simgesi durumunda olan sevimli eşeğin, inatçılığını değil, çalışkanlığı ve sabrını örnek alıp yaşayışımıza yön vermemiz gerekir.
Kaynak: Köstebeğin Metrosu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|