[Diyanetten Hikayeler]
Sevgili çocuklar!
Dünya yaratıldığından beri, her canlı, bitip tükenmeyen biçimde yaşama çabası içerisindedir. İnsan ya da hayvanlar için olsun bu, değişmeyen bir kuraldır. Ne var ki canlıların sağlıklı yaşamaları için güçlü bir bedene sahip olması gerekmektedir. Bu kurala, insanlar için bir de maneviyat gücünü eklemek Iazımdır. Bir ata sözümüz olan: “Büyük balık küçük balığı yutar.” Deyimi bu güç olgusundan kaynaklanmaktadır.
Tabiat ekranında, insan ya da hayvanlar arasında süregelen didişmeler, hep birbirlerine üstünlük sağlamak için yapıla gelmekte, kavgada başarılı olan birey ya da topluluklar baş olma saygınlığını kazanarak güçlü yaşayışlarını sürdürmektedirler.
Sevgili çocuklar! Bu yazımda size bu güç ve egemenlik yarışında, başarıyla uğraşı veren ve yaşadığı steplerin krallığını, pençesinin gücüyle, yıllar boyu sürdüren yaşlı bir aslanın hikâyesini anlatmak istiyorum. Fakat daha önce, söz güçlülük konusuna değinmişken, hayvanların bu yetenekleriyle ilgili bir konudan söz etmekten de geçemeyeceğim.
Hayvanların güçlü organlarından söz edilince, ilk önce aslanların pençesi gelir. Deniz yaratıklarından balinaların en güçlü organlar kuyruklarıdır. Kuyruk darbelerine uğrayan hiçbir canlı iflah olmaz. Kara hayvanlarından zürafanın tekmesi de pek yabana atılmaz. Evcil hayvanlardan at ve eşeklerin çifteleri çok güçlüdür. Boğa ve koçların boynuz darbeleri de yenir yutulur cinsten değildir.
Öteden beri aslanlar “ormanlar kralı” diye anıla gelirlerse de bu deyimin yalan değil yanlışı vardır: Aslanlar, ormanlarda değil tropikal iklimlerin bozkırlarında yaşarlar. Çalılıklar, sararmış otluklar, cılız bitki örtüsü bulunan topraklar onların mesken edindikleri yerlerdir; aslanların soluk görünümlü deri tüyleri bu yerlerle uyum sağlar.
Aslanlar en çok, Afrika Kıtası'nın, Büyük Sahra güneyini kapsayan bölgelerde bulunurlar. Bu yırtıcı canlılar, keyiflerine düşkün canlılardır. Aç kalmadıkça ya da zorda olmadıkca yuvalarından ayrılmazlar. Ayrıldıkları zamanda gündüzleri, dörder beşer guruplar halinde dolaşır ve birlikte avlanırlar. Çalılıklar arasına saklanıp avlarını beklerler. İstirahat zamanı, kamp kurmuş gezgin insanlar gibi çember oluşturarak yan gelir yatarlar... Avlanma durumlarında, rüzgarın estiği ters yönden avlarına yaklaşıp sessizce üzerlerine atılırlar. İşte bu anda otçul canlıların kurtulması imkansızdır. Avladığı otçul canlıların arasında en başta, ceylan, antilop ve zebralar gelmektedir. Aslanlar, zürafalara pek ilişmezler. Çünkü, bu uzun boylu ve ayaklı canlıların hiç şakası yoktur. Tekmeleri denk gelirse vay hallerine... Sığır cinsinden uzun boynuzlu hayvanlara da pek saldırmazlar. Aslanlar pek zorda kalmazlarsa, insanlara da ilişmezler.
Kurak mevsimde otcul hayvanlar, başka yerlere göçerlerse, aslanlar, köylere yönelerek, ağıl ve kümes hayvanlarına saldırırlar.
Sevgili çocuklar, şimdi size yaşlı bir aslanla ilgili bir hikâye sunmak istiyorum:
Bir zamanlar steplerin kralı güçlü bir aslandı. Ne var ki, artık yaşlanmış, krallık tahtı ve tacı, genç ve güçlü bir aslan tarafından elinden alınmıştı. Artık kabilesinde hiçbir aslana sözü geçmiyor, hiç birisi ona hizmet etmiyordu. Yapayalnızdı artık! Bütün gün çalılıklar arasında yatıp duruyordu. Günlerden beri açtı. Karnı guruldayıp duruyordu. Bir zamanların ünlü kralının sonu böyle mi olacaktı? İşte güneş yine tepelerin ardına çekilmeye başlamış, vahşet dağarcığını sırtına yükleyen gece, zulüm estirmesini sürdürüyordu. Gece avlanan kuşlar ve öteki canavarlar, yine çalışmalarına yönelmişlerdi.
Bir ara, yaşlı aslanın, geçmiş döneminin şatafatlı anları, muhayyile ekranında görüntülenivermişti. Kral eskisinin içi bir hoş oluverdi. Birden, önünden bir karaltı geçer gibi oldu. Şuur altı duyguyla bir ceylanın silueti gözönünde belirivermişti. Ona sürtünürcesine yanından gelip geçti. Ne var ki o, yakalamak için ne hamle yaptı ne de ardından koştu. Oysa canı onu ne kadar da çekmişti. Biraz sonra yamacında bir antilop durmuştu. Ona da saldırmak aklından geçmedi. Derken, birkaç zebra, hemen ardından da bir zürafa ard arda geçiş yaptılar. Yaşlı aslanda hiçbir hareket yoktu. Midesi kazınmayı sürdürüyordu. Böyle giderse açlıktan ölmesi yakındı.
Kral eskisini ölme duygusu biraz kamçılar olmuştu. Bacakları çelmelenerek uzandığı yerden doğruldu. Biraz olsun kendine gelebilmek için yiyecek birşeyler bulması gerekiyordu. Çalıların arasından çıkarak ağır aksak yürümeye başladı. Çevre köylerinden birisine yönelmişti. Belki, o yönde körpe bir kuzu ve koyun, hiç değilse, kümeslerin birinde tavuk ya da kaz ele geçirir, açlığını biraz olsun giderirdi.
Yaşlı kral, biraz sonra, köy kümeslerinden birisinin önündeydi. O, henüz saldırıyı başlatmamıştı ki, kümes hayvanlarından bir yaygara kopuvermişti. Tavuklar gıdaklıyor, ördekler vaklıyor, hindiler çırpınırken “gulu gulu” diye sesler çıkarıyor kıyameti koparıyorlardı. Bu sesler üzerine köyün yerli halkı, ellerinde mızrak bellerinde kama bıçak olduğu halde kral eskisinin yamacına dikilivermişlerdi. Yaşlı aslan, biranda sonunun geldiğini anlamıştı. Fakat o, yaşlı ve güçsüz de olsa, yine de gün görmüş bir kraldı. Gücünü dişlerine takıp birden canlandı; yeleleri kabararak dikleşmişti: Ağzını açıp dehşetle kükredi.
Yerli köy halkı, kısa bir an şaşkınlık geçirdiler. Kral eskisi aslan, onların bu şaşkınlığından yararlanıp, kümesleri çeviren çit ve çalıların arkasına dalar ve gözlerden uzaklaşırdı. Fakat bu korkak davranışına sığınarak aç ve perişan halde kaçıp da ne yapacaktı?
0, uzun yıllar boyu kral olarak yaşamış; siteplerin en güçlü hükümdarı olmuştu. Bundan böyle aşağılanan bir hayat sürmek onursuzluğuna nasıl dayanacaktı?
Bir an, bunları düşünen yaşlı aslan, yeniden kükrerken, fırlatılmak üzere olan mızrakların üzerine atıldı. Mızraklar, siteplerin eski kralı aslanın gövdesini delik deşik ederken, kükremeyle karışık haykırışı yankılanarak, çevreye yayıldı.
Bir zamanların rakip tanımaz kralının kalbura dönüşmüş cesedine, köyün savaşçıları, yaklaşmaya çekiniyorlardı. Stepler kralının ölümü, bu derin mızrak yaralarından olmuştu ama, onun hayatına son veren asıl etken, asla çiğnenmesine razı olmadığı gururuydu.
Kaynak: Fareler Ve Pireler - Mehmed Zekâi ERYALAZ, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|