[Diyanetten Hikayeler]
Sevgili çocuklar!
Bu yazımda size, insanların içini bir kurt gibi kemiren çürük düşünce çarpıklığı bâtıl inancı ele alarak, bu konuyla ilgili bir hikâye anlatmak istiyorum:
Yüce Hak’ka karşı inanç duyguları zayıf olan bazı insanlar, dince yasaklanmış olan düşünceleri benimseyerek, yaşamlarını buna göre sürdürürler. İşte hurafe denilen geçersiz inançlar, bu insanlar üzerinde etkili olmaktadır. Bunların, bazı gün ve mekânları uğurlu ya da uğursuz sayma, köpek uluyunca papucunu ters çevirme, önünden kara kedi ya da tavşan geçmesini, çatıda ölen baykuşun, yıkıntılar üzerine tüneyen yarasanın felaket habercisi olarak yorumlamaları, İslam inancıyla bağdaşmayan çarpıklıklardır. Peki... Kuzunun melemesi, ineğin böğürmesi, eşeğin anırıp, atın kişnemesi neyin belirtisi ya da habercisi? Buna da bir şeyler uydursalar ya! Hemen hemen her hayvan, insanlar gibi kendilerine özgü sesler çıkarırlar; bunların üzerine de uğur ya da uğursuzluk belirtisi kondurmaları gerekmez mi? Horozun sabaha karşı ötmesine hadi yeni bir günü müjdeleme diyelim... Peki! Akşam ya da gece öterse felaket habercisi diye mi yorum yapmamız gerekecek!
Her seher vakti öten, cıvıldaşan kuşların neler söylediklerini sormak bunların akıllarına neden gelmez? Bunun nedenini, öğrenmek için, seher vaktinden önce uyanan inançlı kullara sorsalar ya! Onlara, bu minik canlıların ne yaptıklarını, neler söylediklerini sorup öğrenmenizin uykularınızı kaçıracağından mı korkarsınız yoksa? Onlar, ötüşleri, kanat çırpışlarıyla Yüce Hak’kı zikir ve tesbih ederler.
Sevgili çocuklar! Bu konuda sizlere söyleyecek ve yazacak pek çok sözlerim var; ne var ki duyurmak istediklerime kısıtlı olan sayfalarım yetmez. İzninizle bu kadarla yetinerek “Uğur Getiren Yarasalar” adlı hikâyeme geçiyorum:
Bir zamanlar, hayli varlıklı bir çiftlik ağasının biricik oğlu, çiftlik ahırlarını dolaşırken, boğalardan birisinin boynuz darbesine uğrar. Yanaşmalar, ağa çocuğunu boğanın saldırısından kurtarırlar ama, darbelerden ağır yaralar alan delikanlının durumu hiç de iyi değildir. Günler geçtikçe daha da kötüleşir. Anası ve öteki yakınları üzülüp, ağlaşır dururlar. Hekimlerin büyük çabasına rağmen, ağa çocuğu komadan çıkamaz. Bu arada kazaya bir sebep arayanlar derlerki:
– Bu işte bir uğursuzluk var.
Bu konuşanlardan birisi de şöyle der:
– Çiftlik binalarından birisinin çatısı üzerinde yuvalanan bir yarasa var. Uğursuzluk bunda! O kuş, oradan gitmedikçe ağa oğlunun iyileşmesi beklenemez...
Bâtıl inançlara sahip olan ağa, bu söz üzerine:
– Bu hayvan hemen yok edilsin! Diye buyruk verir. Çiftlikte çalışanlar, binanın çatısına tüneyen yarasayı hiç acımadan öldürürler. Uğursuzluk getirdiği sanılan yarasa, öldürülür ama, ağanın oğlu, iyileşmek şöyle dursun, daha da kötüleşir ve ölür. Delikanlı ölünce, bu kez de, aklı erik, saygın bilinen kişiler, uğursuzluğu, bu yıl yarasaların çoğalışına bağlarlar. Yine ağanın buyruğu üzerine çiftlikteki görevliler çevre mağaralarında yaşayan yarasaların avına çıkarlar ve yüzlercesini vurarak yok ederler. Kısa süre içinde tek yarasa bile kalmaz. Ne var ki bu kez de çiftlik ağası ve çevre köylülerini başka bir tasa ve üzüntü huzursuz etmeğe başlar.
Tarlalarda boy atan tahılların başakları boyunlarını büküvermiş,
her yıl dolgun ürün veren başakların içi boşalarak koflaşıvermiştir. Buna sebep, yarasaların yok edilmesinden, alanı boş bulan çekirge ve öteki tahıl haşereleri, başakları sömürmüşler, içlerini boş birer kovan haline getirivermişlerdir. Bunun neden böyle olduğunu ne çiftlik ağası ne de köylüler anlayabilmiş değillerdir. Birgün, çiftliğe ağanın konuğu olarak, yaşlı bir derviş gelir. Kendisi ağa tarafından cömertçe ağırlanır. Yenilir, içilir; sonra da sohbete geçilir. Bir ara söz, tarlalardaki ürün konusuna değinir. Ağa üst üste gelen felâketlerin, yarasaların uğursuzluğundan kaynaklandığından söz eder.
Yaşlı derviş hayli gün görmüş bir hikmet eridir. Anlatılanları dikkatle dinler; sonra kısa bir düşüncenin ardından fikrini şöyle açıklar:
– Canlarımız Yüce Hak’kın emanetidir. Onun izniyle yaşar ve ölürüz. Biz müslüman kullar olarak, Yaratan'ın kader ve kazasına razı olmakla yükümlüyüz. Hayatımızda yaşanan olayları bir sebebe dayamak gerekirse, bunun dayanağı Yüce Allah'tır (cc). Bunun dışında yersiz sebep aramaya girişmek, biz kulları küfre götürebilir. Yaşanan olayları kendimizce yorumlayıp uğursuzluğu dayanak yapmak, uğursuzluğun ta kendisidir. Uğursuzluğu şunda bunda aramak yerine, kendi irademizin çarpıklığında aramamız daha tutarlı davranış olur. Yaptığın her işte tedbirli olmazsan, başına gelebilecek felâketler için başka sebebler bularak, uğursuzluk kondurmamız neye yarar. Tahılın tarlalarda verimsiz duruma gelmesi konusuna gelince şunları derim:
– YarasaIara uğursuzluk kondurdunuz. Oysa asıl uğur bu can-Iıların çoğunluk oluşundaymış! Onların yok edilmeleri ile uğursuzluk dediğimiz felâket başlamış. Tarlalar şimdi bu yarasaları bakın nasıl arıyor. Bu hayvanlar da bazı canlılar gibi böcek yiyerek yaşamlarını sürdürürler. Yarasalar ölünce tarlalarda ekili tarım ürünleri haşere denilen böceklere kaldı; şimdi tarla, bağ ve bahçelerde bu zararlı böcekler bayram yapıyor. Bence en önemli işiniz bu yarasa denilen yararlı hayvanları çevreniz mağaralarında üretip çoğalmalarını sağlamak olmalıdır. Böyle yaparsanız, çiftliğiniz ve çevrenizde uğursuzluk değil, tersine uğur yeniden gelecek ve huzurlu günlere tekrar kavuşacaksınız...
Sevgili çocuklar! yaşlı dervişin bu yapıcı konuşması üzerine, ayakları yere değen çiftlik ağası ve çevre köylüleri, elbirliğiyle yarasaların çoğalması girişimine geçtiler. Kısa süre içinde bu yararlı canlıların etkinliği kendini gösterince, ağanın çiftliği ve çevresinde işler düzene girdi.
Ağanın ölen oğlu yerine birkaç çocuğu daha oldu. Bu olaydan sonra, çevre insanları, yarasaların uğursuzluk değil; canlılarda, ağaç, nesnelerde uğur yada uğursuzluk olmayacağı, tersine uğur getirdikleri inancı ile yaşamlarını sürdürdüler...
Kaynak: Fareler Ve Pireler - Mehmed Zekâi ERYALAZ, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|