[Diyanetten Hikayeler]
O karanlık ve can sıkıcı ortamdan kurtulduğuma seviniyor, orada kalanlar adına da üzülüyordum. Ne idi o çocukların hali. Bunların kimi, kimsesi yok muydu? Ne kadar kontrolsüz ve başıboş bırakılmışlardı. Devamlı matine halinde gösterilen filimlerin niteliği ve çocuk ruhunda sebep olduğu yıkım sinemacının nesineydi. O ancak kârına, kazancına bakardı. Kesesi, kasası dolsun yeterdi. Bundan başkası onun düşünce alanına girmezdi.
Filme ara verildiğinde bu çocukları perişan halini gördüm: Hemen hepsinin beti-benzi uçuk, giyimleri pejmürde, üst-başları kir içindeydi. Belki yarı aç, yarı tok idiler. On iki-on beş yaşların da çocuklar sigaraya müptela olmuşlardı. Sigara parasını nereden buluyorlardı? İçeride filmin başlamasını beklerken yaptıkları kaba ve çirkin el ve dil şakaları beni hayli düşündürdü. Bu çocuklar niçin bu kadar eğitimsiz bırakılmışlardı? Onlar bu kadar sahipsiz miydiler? Ellerinden tutup topluma kazandıracak kişi ve kuruluşlar neredeydi?
Patlamış mısır satıcısı yerini bir başkasına bırakarak evinin yolunu tuttu. Yaşlı ve yoksul biriydi. Çaresizlikten bu işi yapmaktaydı. Evde hasta yatan karısını düşünerek adımlarını sıklaştırdı. Sabahleyin, durumu hiç de iyi olmayan karısını, komşularının yardımıyla getirttiği doktora muayene ettirmişti. Reçetedeki ilacı bir an önce alması gerekiyordu. O anda ekmek parasına dahi sahip değildi. Borç istemeye de utanmıştı. Muayene ücretini bin güçlükle ödeyince elindeki tüm parası tükenmişti. Yeniden üç-beş kuruş kazanıp ilaç parası biriktirmesi gerekiyordu. İşte şimdi ilaç alacak kadar parası olmuştu. ‘’Sanırım bu kadar para ilaç almaya yeter” diye mırıldanarak yolu üzerindeki eczaneye girdi. Reçeteyi gösterip ilacı aldı. Bedel olarak da beni eczacı kalfasına uzattı. Ben bir hastanın acısını, ağrısını kısmen de olsa dindirecek olmaktan mutluluk duyuyordum.
Akşam eve dönmekte olan eczacı kalfası fırına uğrayarak ekmek aldı. Yine el değiştiriyordum. Fırıncı beni alıp paranın üstünü çevirdi. Ertesi gün yanında çalıştırdığı çıraklara haftalıklarını dağıtıyordu. Ben ve birkaç arkadaşım bu çıraklardan birine verilmiştik. Çalışkan ve ağırbaşlı bir çocuktu. On yedisinde var-yoktu. İşimi bitirip eve gitmeden kışlık giyim eşyası satılan bir dükkan önünde durdu. Yün örme başlık, atkı ve bir çift eldiven beğendi fiatını sorup aldı. Beni de satıcıya uzatırken ‘’Artık kardeşim okula giderken üşümeyecek’’ diye seviniyordu.
Kaynak: Minik Yürekler - Yücel İPEK, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|