[Diyanetten Hikayeler]
Pakize hanım son derece ilginç biri idi . Komşular ona “Mahallenin Muhtarı” diyorlardı. 65-70 yaşlarında vardı. Belki de daha büyüktü.
Yazları, zamanın çoğunu iki katlı evinin balkonunda geçirirdi. Kapının önünden yoğurtçusu, sütçüsü, sebzecisi, öğrencisi, yaşlısı, genci kim geçerse; gözüne birini kestirir, ona sataşır, kavga çıkarırdı. Hele çocuklara hiç tad vermez; sokakta oynamalarına asla müsaade etmezdi . Sonra da ben olmasam gürültüden kimse evinde duramazdı.Siz bana dua edin, diye övünürdü .
Hiç unutmam mahalleye taşındığımız ilk günlerde oğlum (O zaman sanırım 14-15 yaşlarında idi.) birgün arkadaşları ile Pakize hanımın kapısının önünden geçerken birkaç arkadaşı ona doğru bakmışlar. Pakize hanım :
– “Ne bakıyorsunuz ulan, hiç mi kadın görmediniz?” diye çıkışmış. İçlerinden biri muziplik olsun diye:
– “Güzelliğine bakıyoruz teyze.” deyince, kızılca kıyamet kopmuş. Çocuğun ne terbiyesizliği kalmış, ne utanmazlığı, vermiş veriştirmiş. O zamanlar Pakize hanımla henüz tanışmamıştık. Daha sonra tanışınca beni çok sevdi. Bu davranışından ötürü utandı, özür diledi.
Aslında bu huysuz komşumun iyi yanları da yok değildi. Bir kere son derece sevimli idi. Ayrıca eğer heyheyleri üzerinde değilse sohbetine doyum olmazdı.
Belki de bu yüzden komşular onun bu huysuzluklarına ses çıkarmazlar, karşılık vermezlerdi.
Pakize hanımın gençliğini bilenlerin söylediğine göre vaktiyle çok güzel bir kadınmış. İstanbul’da Kadıköy’e her çıkışında olay olurmuş. Millet dönüp dönüp ona bakarmış. Hatta arabanın içindekiler bile arabalarını durdurur onu seyrederlermiş.Çok ta iyi bir evlilik yapmış. Zengin, aynı zamanda tanınmış bir iş adamı ile evlenmiş. Ondan bir kızı olmuş. Kızı da tıpkı annesine benziyormuş . Ama bukadar olmasa da, o zaman da huysuz ve şımarıkmış. Adamcağız Pakize hanımın bütün güzelliğine rağmen ona ancak beş yıl katlanabilmiş, sonunda ayrılmışlar. Ben kızını hiç görmedim. O da 17-18 yaşlarında iken bir gece annesi ile tartışmışlar. Pakize hanım kapıyı vurup dışarı çıkmış, eve döndüğünde kızının mutfakta hava gazını açarak intihar ettiğini görmüş. O günden sonra da huysuzluğunu sokaklara taşımış. Gerçi o hep intihar değilde kaza olduğunu söylüyordu. Ama komşular bana intihar olduğunu söylediler.
Zavallının başka akrabası da yokmuş. Bu yüzden koskoca evde tek başına oturuyordu. Beni her görüşünde yalnızlıktan bunaldığını söyler : – “Gecenin bir vaktinde eve birisi girse, beni boğsa kimsenin ruhu bile duymaz.” derdi.
Sonunda üç daire karşılığında evini bir müteahhide verdi. Kendi de başka bir mahalleye taşındı. Apartman bitinceye kadar onu hiç görmedim. Huylu huyundan vazgeçer mi? Yeni evine taşındığında müteahhide ateş püskürüyordu. Önüne gelene nasıl aldatıldığını anlatıp duruyordu. Aslında apartman çok güzel olmuştu, kendine düşen üç daireden birini kendi işgal etti, diğer iki daireyi de oldukça iyi fiyatla kiraya verdi.
Artık rahat eder diye düşünüyorduk ki; aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, sanırım bir yıla yakın; Pakize hanımın hasta olduğunu duydum. Nitekim epey zamandır etrafta görünmüyordu.
Birgün alttaki komşum Nermin hanımla ziyaretine gittik. Çok zayıflamıştı.
Bize çok tuhaf şeyler anlattı: Geceleri bir sürü insanın eve doluştuğunu, kendisini rahatsız ettiklerini söyledi. Sonra da:
Seferberlik mi oldu ne var? “Hazır sizler de gelmişken bu meseleyi halledelim. Bunlardan nasıl kurtulacağımıza karar verelim.” dedi.
Belliki bazı hayaller görüyordu. Nermin hanım da ben de çok korkmuştuk Kalkmak istedik, ama . . .
– “Bu işi halletmeden sizi bırakmam.” diye tutturdu.
Ne yapacağımızı, elinden nasıl kurtulacağımızı bilemiyorduk. Sonunda benim aklıma bir kurnazlık geldi:
– “Pakize hanım.” dedim. “Biz bu işi yalnız başımıza halledemeyiz. Gidip Muhtara söyleyelim, o halletsin.”
Ancak o zaman bizim gitmemize izin verdi.
Aynı akibete uğrarım korkusu ile 5-10 gün kadar Pakize hanıma uğramadım. Ama bir gün karşı komşusundan, yerinden dahi kalkamadığını, altını kirlettiğini, temizlemeye kimseyi bulamadıklarını öğrendim. Bir tas çorba ile tekrar ziyaretine gittim. Anahtar kapının üzerinde idi. İçeriye girdim. Pakize hanımın durumu feci idi. Erkek gibi sakalı uzamıştı, pis kokudan içeriye girilemiyordu. Yaptığım çorbayı başına dikti, bir solukta içip bitirdi. Zavallı kim bilir nekadar zamandan beri açtı, sanırım beni de tanımadı.
O günden sonra fırsat buldukça yemek yapıp götürdüm. Karnını doyurmaya çalıştım. Ama altını temizlemeyi asla yapamazdım. Bunu düşündüğüm zaman bile miğdem bulanıyordu. Gidip kapıcının hanımına para karşılığı bu işi yapmasını rica ettim...
– “Vallahi dünyayı versen temizleyemem, miğdem kaldırmaz dedi. Kiracılarına gidip kadın tutmak için para vermelerini söyledim, onlar da:
– “Yarın Pakize hanıma bir şey olursa sorumlu duruma düşeriz. Biz bu yüzden kirayı banka hesabına yatırıyoruz.” deyip para vermediler.
Elimden başka bir şey de gelmiyordu. Sanırım bir hafta kadar bu durum böyle devam etti. Birgün gittiğimde gözlerime inanamadım. Pakize hanımın bütün yatak takımı, geceliği değiştirilmiş, tertemiz beyaz örtüler içinde yatıyordu. O pis kokudan eser kalmamıştı.
Bütün bunları kim yapmıştı? Rüya mı görüyordum? Hemen karşı komşusuna gidip sordum. Komşu:
– “Ayten hanım isminde bir hanım.” dedi ve devam etti. “Pakize hanımın eski komşularından biri imiş. Ayten hanım’ın bir de doktor oğlu var. O da Pakize hanımı hiç bir ücret almadan tedavi ediyor. Ayten hanım yemeğini yapıyor, altını filan temizliyor, hizmetine bakıyor. İnanmazsınız ama hem de Pakize hanımın yüzünü, gözünü öperek, sevip okşayarak bu işi yapıyor. Ben böyle iyi insanlar görmedim.” dedi.
Doğrusu bu ya çok şaşırmıştım. Komşuya:
– “Ayten hanım gelince kapıcı ile bana haber gönder de bu iyi insanla tanışayım” diye rica ettim.
Ertesi gün Ayten hanımın geldiğini öğrenir öğrenmez koşarak gittim.
Ayten hanım 45-50 yaşlarında bir hanımdı.Yüzünden sanki iyilik akıyordu. Kendisini tebrik ettim. Pakize hanımla bir akrabalıkları olup olmadığını sordum:
– “Hayır akraba değiliz. İki üç ay kadar komşuluk yaptık.” dedi.
– “Vallahi size gıpta ediyorum. Keşke sizin gibi nefsimi yenebilsem. Böyle şeyler yapabilsem. Ama ben mümkün değil sizin yaptıklarınızı yapamam” dedim.
Ayten hanım :
– “Eh tabii ki zor şey. Ama ben bunları Pakize hanımın hatırı için değil de Yüce Rabbimin rızasını kazanabilirim ümidiyle yaptığım için bana o kadar da zor gelmiyor. Bir düşünsenize bu sayede Rabbimin rızasını kazanırsam o zaman asıl ben Pakize hanıma müteşekkir olurum. Öyle değil mi? dedi.
Bunları öyle bir tevazu ile söylüyordu ki; içimden bir an ona sarılıp öpmek geldi. Kucaklaştık, o an Ayten hanımı kendime kardeşimden daha yakın hissettim.
Pakize hanım çok yaşamadı, bir kaç gün sonra vefat etti.
Şimdi o günleri her düşünüşümde Pakize hanıma rahmet okurken Ayten hanım için de :
– “Allah ondan bin kere razı olsun” diye dua ederim.
Kaynak: Bayramlık ,Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|