[Kurandan Hikayeler]
FİRAVUN'UN AZGINLIĞI [Kurandan Hikayeler]
Artık Firavun'un uykuları kaçmıştı. Hiçbir şeyden zevk duyamaz olmuştu. Bu öfke ve azgınlık içinde halkına şöyle seslendi:
- Bırakın beni bu Musa'yı öldüreyim. O, Rabbine yalvaradursun. Ben onun sizi yoldan çevirmesinden korkuyorum.
Bunun üzerine Firavun'un ailesinden olan, ama iman sahibi birisi kalkıp Firavun'a yürüdü:
- Siz, Rabbim Allah'tır diyen birini mi öldüreceksiniz? Neden Musa'ya saldırıp ona işkence ediyorsunuz? Eğer inanmıyorsanız onu kendi haline bırakın, yolundan çekilin. Eğer o yalan söylüyorsa yalanı kendine. Yok eğer o peygamberse, siz de ona işkence yaparsanız vay sizin halinize. Ey insanlar, malınıza, gücünüze, ordularınıza güvenmeyin.. Bugün herşey sizin olabilir ama Allah'ın azabı gelince sizi kim kurtarabilir?
Bu doğru sözler üzerine Firavun daha da kızmıştı:
- Ben kendi görüşümden başka doğru yol göremiyorum. Size doğru yolu ancak ben gösterebilirim, dedi.
Firavun'un ailesinden olan iman sahibi kişi sözlerini sürdürdü:
- Biliyor musunuz Kıyamet günü nedir? O öyle bir gündür ki, o günde insan kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden, oğullarından kaçar. O gün dostlar birbirine düşman olmuştur. Ancak inananlar ve inandığını yaşayanlar hariç. O günde sizi Allah'ın azabından koruyacak olan da yoktur. Hem Allah kimi sapıklığa düşürürse artık ona doğru yol olmaz.
O iman sahibi insan toplanan halka bu nasihatlarla sesleniyordu. Ama hiç kimse söylenenlerden ders almıyordu.
Firavun denilen kral, insanları yönettiği gibi onların akıllarını da kendi denetimi altına almak isterdi.
Konuşmalara müdahale ettiği gibi kalplere de müdahale etmek isterdi. Mısır'ın bir uzak yerinde bir insan Musa'ya inansa Firavun deli olurdu.
- Ben izin vermeden o nasıl Musa'ya inanabilir!.. derdi.
Fakat Allah, Firavun'a kendi sarayından bir mucize gösteriyordu. Firavun'un hanımı Allah'a iman etmiş ve Firavun'u inkâr etmişti. Kocasının Mısır hükümdarı olmasına rağmen o Allah'a iman etmişti. Eğer Firavun bu durumu bilseydi ne yapabilirdi? Hiç...
Çünkü o dilleri susturabilir ama kalpleri asla susturamaz. Kadınlar kocalarının sözlerini dinlerler ama Allah'a isyan eden kimsenin hiçbir sözüne uyulmaz. Anne babasına iyilik etmek her insanın, her çocuğun görevidir ama Allah'a inanmazlarsa onlara bile itaat edilmez.
İşte Yüce Allah, Firavun'dan değil de kendisine iman eden bu kadından razı olmuştu.
Ancak, Firavun'a uyan halk onun İsrailoğullarına olan düşmanlığını biliyor ve hepsi İsrailoğullarına kötü davranıyorlardı. Çocuklar bile onlara saldırıyordu. Köpekleriyle üzerlerine koşuyorlardı. Hz Musa ise:
- Allah'tan yardım isteyin, sabredin... diyordu.
İsrailoğulları artık herşeyden bıkmış ve Hz. Musa'ya:
- Sen bize hiçbir fayda getirmedin, bizden hiçbir zararı da defetmedin. Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da işkenceden kurtulamadık, demeye başlamışlardı.
Ancak, herşeye rağmen Musa sabrını kaybetmiyordu. Bu esnada Allah, İsrailoğullarına Musa aracılığı ile şunu emretmişti:
- Evlerinizi namaz kılınacak yerler haline getirin ve namaz kılın.
Mısır geniş bir ülke olduğu halde artık İsrailoğullarına dar gelmeye başlamıştı. Zindanlarda her türlü işkenceyi tattıkları için Mısır'ın bolluklarında artık gözleri yoktu. Nihayet Allah, Musa'ya, geceleyin İsrailoğullarıyla Mısır'dan çıkmalarını emretti.
Bunu Firavun'un askerleri de öğrendiler. Hemen Firavun'a gidip haber verdiler. Hz. Musa, geceleyin kendisine inananlarla birlikte yola çıktı. İlerlemeye başladılar ama nereye gideceklerdi? Musa, kuzeye gittiklerini düşünüyordu ama ilahi kader onları doğuya götürmüştü. Kendilerini Kızıldeniz'in önünde buluverdiler. Herkes şaşırmıştı ama Hz. Musa'nın Rabbine olan imanı hiç sarsılmamıştı:
- Hayır, bilin ki Allah bizimle beraberdir, bize kurtuluşu gösterecektir.
Allah, Musa'ya asası ile denize vurmasını emretti. Asa denize dokununca birden mucize gerçekleşti. Deniz yarıldı. Sular bir dağ gibi iki yana yükseldi. Denizin içinde bir yol açılmıştı. Hz. Musa ve beraberindekiler emniyet içinde karşı sahile çıktılar. Firavun İsrailoğullarının denizin ortasından yürüyüp karşıya geçtiklerini görünce:
- Bakın bakın deniz benim emrimle ikiye ayrıldı, kaçanları şimdi yakalayacağız, diye yalanlar savuruyordu.
Firavun ve ordusu ilerledi, denizin ortasına geldiklerinde koskoca deniz onları yutuverdi.
Firavun denizde çamur yığını içinde boğulmuştu. Binlerce insanın katili sonunda cezasını çekmişti. Firavun'un ordusu da tamamen boğulmuştu.
________________________ Kaynak: "Kıssalar ve İbretler", Sacide Zaid, Anadolu Gençlik Dergisi Hazırlayan: Kerim Melleş, www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|