[Aşk Hikayeleri]
AŞKIN GÖZÜ GÖRÜR [Aşk Hikayeleri]
Belediye otobüsünün yolcuları onu iyi tanıyordu artık. Genç kadın her sabah tam bu durakta elinde beyaz bastonuyla otobüse biniyor, biletini kutuya attıktan sonra el yordamıyla boş bir koltuk arıyor, koltuğa yavaşça oturup çantasını kucağına alıyor, beyaz bastonunu koltuğun bir yanına dayıyordu.
Sadece bir yıldır âmâ idi. Tam 33 yıldır gördüğü ışıktan bir yıldır mahrumdu. Tıbbî bir hata yüzünden gözlerini kaybetmiş ve kendini bu karanlık dünyada yeni bir misafir olarak bulmuştu. Önceleri yoğun bir nefret, korku, isyan ve özgüvensizlik duygusu yaşamıştı. Bu konuda destek aldığı tek insan kocası olmuştu.
Kocası onu bütün kalbiyle seviyordu. Karısı gözlerini kaybettiğinde, onun hızla umutsuzluğa doğru sürüklendiğini fark etmişti. Her şeye rağmen, ona ümit verip hayata geri döndürmeye kararlıydı. Karısı, pekâlâ gördüğü zamanlarda olduğu gibi bağımsız biri olarak yaşayabilir, hayata tekrar tutunabilirdi. Görme duyusunu kaybettiği halde, ışığa karşı az da olsa duyarlıydı. Bu yüzden, karısı kendisini yanında hissedebilsin diye beyaz giymeye başlamıştı. Kadın beyaz elbiselerle kocasının yanında olduğunu, hayalen de olsa görebiliyordu.
Bir süre sonra, karısını uzun süredir çalıştığı işe tekrar başlamaya ikna etti. Fakat nasıl gidip gelecekti? Durağa kadar gitmesini, otobüse binmesini öğrenmişti ama şehirde tek başına gezmekten öylesine korkuyordu ki. Bir süre, şehrin öbür ucunda çalıştığı halde, her sabah arabasıyla işe bıraktı karısını. Başlangıçta bu destek genç kadına cesaret verdi.
Çok geçmeden adam iş yoğunluğu nedeniyle karısını işe bırakamayacağını fark etti. Karısı tekrar otobüse binip kendi başına işe gidip gelmeliydi. Fakat hâlâ korkulu ve endişeliydi. Konuyu karısına açtığında korktuğu oldu. Tek başına işe gidip gelme fikri kadını fazlasıyla ürkütmüş, hatta kızdırmıştı. "Ben körüm!" diye itiraz etti genç kadın çaresizlik içinde. "Ben nasıl olur da bu şehirde tek başıma dolaşabilirim? Sanki beni terk ediyormuşsun gibi hissediyorum..."
Adam bu sözler karşısında üzüldü, fakat yine de yapacağı bir şeyler olduğunu düşündü. Her sabah ve akşam beyaz bir elbise giyip karısıyla birlikte durağa yürümeye, otobüse birlikte binip inmeye başladı. Kendisine güveni gelinceye kadar bunu yapacağına söz verdi.
Tam iki hafta boyunca, baştan aşağı beyaz takımıyla karısına eşlik etti. Karısına diğer duyularına nasıl güveneceğini öğretti. Kulaklarını kullanarak nerede olduğunu anlamasına, hangi otobüsün geldiğini fark etmesine yardımcı oldu. Bulunduğu çevreleri, kokusu, sesiyle ve diğer ipuçlarıyla tanımasına yardım etti. Otobüs şoförleriyle dostluk kurmasını sağladı, ona mümkünse bir koltuk ayırmalarını tembihledi.
Kadın ikinci haftanın sonunda, kendi başına işe gidip gelmeye hazır olduğunu söyledi. Pazartesi sabahı geldiğinde kocasını, otobüs arkadaşını, en iyi dostunu kucaklayıp kendini karanlık dünyanın kollarına bıraktı. Şimdi yalnızdı. Yürürken eşinin kendisine sadakatini düşündü, nasıl da sabrettiğini hatırladı, kendisine duyduğu saygıyı, sevgiyi tahmin etmeye çalıştı. Gözleri doldu, yanaklarından süzülen gözyaşlarıyla ilerledi. Yolları ayrıydı şimdi. Ancak genç kadın, hiçbir güneşin kendisine veremeyeceği kadar büyük ve geniş bir aydınlık hissetti ruhunda. Kocasının sevgisi, saygısı, sabrı, sadakati onun yeni gözleri gibi olmuş, bütün karanlık yolları bu sayede aydınlanmıştı.
Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe... Her şey yolunda gidiyordu. Genç kadın ilk defa kendisini böylesine iyi ve tamamlanmış hissediyordu. İşine yalnız gidebiliyor, evine yalnız dönebiliyordu. Kocası yanında olmadan da kendine yetebiliyordu.
Haftanın son günü, cuma sabahı, her zaman olduğu gibi otobüse bindi. İnmesi gereken durağa geldiğinde, otobüs şoförünün "Ne talihli bir kadınsınız" dediğini duydu.
Kadın bu sözün kendisine söylenebileceğine ihtimal vermedi. Sadece yaşama cesaretini yeniden kazanmak için çabalayan âmâ bir kadın için söylenecek bir söz değildi bu. Etrafında başka birinin olmadığını fark edince tereddütle sordu: "Ben nasıl talihli olabilirim ki?"
"Sizin gibi bakılıp gözetilmek çok güzel bir şey!" dedi şoför. Kadın, şoförün neden söz ettiğini anlayamamıştı. "Ne demek istiyorsunuz?" dedi.
Şoför cevapladı: "Biliyor musunuz, bu hafta her sabah siz otobüsten inerken karşı köşede beyazlar giymiş bir adam sizin inişinizi seyretti. Siz caddenin karşısına geçip işyerinizin kapısından içeri girene kadar bekledi. Sonra arkanızdan bir öpücük gönderdi, eliyle sizi selamlayarak yoluna devam etti. Çok seviliyor olmalısınız. Bu yüzden talihli bir kadınsınız!"
Kadının yüzünü mahzun bir tebessüm kapladı birden. Mutluluk gözyaşları süzüldü yanaklarına. Işıkla göremediği kocasını ruhuyla görüyordu artık. Ne talihti ama.. Allah, görmeyen gözlere karşılık gören ve duyan bir ruh bağışlamıştı her ikisine birden. Tam karanlığa düşeceğini sandığı yerde ebedi bir aşk güneşinin aydınlığında bulmuştu kendini. "Haklısınız" dedi şoföre... Karşı köşedeki beyaz giysili adama, kocasına, el salladı.
________________________ Kaynak: Senai Demirci, Aşka Dair Öyküler Hazırlayan: Kerim Melleş, www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|