[Aşk Hikayeleri]
NİKÂH SÖZÜ VE MUSA BORCU [Aşk Hikayeleri]
Evlilik, özel bir yakınlaşmadır, bir sevgi sözleşmedir. Eşlerin birbirlerine karşı sadakatini, birbirlerine olan ihtiyaçlarını söz altına almalarıdır. Nikâhla çok özel bir vaadde bulunuruz, çok özel bir vaad alırız. Bundan böyle, birbirinden uzakta, birbirlerinden bağımsız yaşayan iki insan birlikte olmaya, hatta bir olmaya karar vermişlerdir. Bu kararın altında, farklılıklar erimeye başlar, başkalıklar silinmeye yüz tutar.
Aynı çatı altında yaşamak, aynı yastıkta yatmak, aynı çocukların ana babası olmak, hayatın her halini paylaşmak, yaşamanın bütün detaylarını bütün zamanlarda ortaklaşmak, bu sözleşmenin başka hiçbir sözleşmede olmadığı kadar geniş ve tanımsız kapsamda olduğunu gösterir. Nikah sözü, sınırlı ve tanımlanmış bir alanda kalan bir söz değildir. İnsan olarak yaşamanın getireceği her türlü ayrıntı, bu sözün içine alınır, bu söz altında yaşanır. Bu sözün altında sürprizleri karşılamak vardır, beklenmedik olaylara göğüs germek vardır, umulmadık zorlukları, hesap edilmemiş hayal kırıklıklarını karşılamak vardır.
Bu kadarıyla görülen o ki, nikâh, aynı zamanda özel bir başlangıçtır. Karşılıklı sözleşenlerin, söz verdikleri her şeyle hayata yeniden başladıkları önemli bir eşiktir. Eşler bu sözün derinliği ve genişliği nisbetinde karşılıklı borçlanarak biraraya gelirler.
Şu halde nikâh, bir yakınlaşma sözüdür, bu yakınlaşmanın getirdiği bir miladdır, bu miladın doğurduğu büyük bir borçlanmadır.
Nikâhın borçlanma getirdiği sözü garipsenebilir. Nikâh aşamasına kadar herkesin kendi anlayışı içersinde yürüttüğü tanışmalar, adı konmamış sınamalar nikâhla nihayete erer, arayışlar durur, heyecan sükûnete kavuşur. Sonunda tarafların birbirinden emin olduğu noktada nikâh sözü verilir, ömür boyu birliktelik göze alınır. Bu kadar belirsizliklerin bir söze dönüştüğü, bilinmezlerin bir yeni birliktelik potasında eridiği bir anda, insanın aklına ne söz vermenin sorumluluğu gelir, ne de bu sorumluğun doğurduğu borçlanma.. Evlilikle birlikte yaşanan duygu daha çok bir tür garantileme duygusu ve bu duygunun getirdiği rehavettir. Artık erkek için "karısı" vardır, kadın için de "kocası" vardır.
Karı-koca olmak, evlenmeye aday yabancılar olmaktan daha yakın ve daha garantili bir haldir. Evlenmeye aday olan yabancılar olarak tanıştığımızda birbirimize biraz uzağızdır, karşılıklı nazlarımızı çekebiliriz. Aramızda birbirimize iltifatlar yapmamızı gereken bir yabancılık mesafesi vardır. Bu yabancılık mesafesi, karşılıklı sevgiyi algıladığımızda yavaş yavaş dolmaya, kalpler birbirine ısınmaya başlar, insan insana ünsiyet kazanır. Aşk sayesinde karı-koca adayları birbiri için özel ve vazgeçilmez oluverir. Samimi niyetimizle, başkalarının şahitliği ile birbirimize karı-koca olduğumuz anda, bu halin zirve noktasına varırız.
Ne var ki, tam bu noktada bizi yakalayan özel rehavet duygusu, farklı yabancılar iken aramızdaki mesafeyi kapatan sevgiyi de, birbirimize bigane iken kalblerimizi birbirine ısındıran aşkı da garanti altına aldığımızı zannettirir. Bundan sonra, bu özel aşkın ihyası ve bu özel sevginin devamı konusunda yapacak bir şeyimizin kalmadığını zannederiz. Nikâh sözü vermekle, sevdiğimiz kadını ya da erkeği eşimiz olarak seçmekle fazlasıyla sevgimizi ispatladığımızı düşünürüz. Bundan sonrası nasılsa kendiliğinden gelecektir zannederiz.
Oysa bunun bir bedeli vardır ve her iki eş de bu bedeli nikâh sözü ile öder. Koca karısını başka kadınları kendine haram eyleyerek helâli etmiştir. Karı, kocasını başka erkekleri kendine haram ederek helâli eylemiştir. Eşimiz, uğruna terk ettiklerimizi, kendimize haram ettiklerimizi, sırf onu tercih edişimizi haklı çıkaracak bir borçlanma içine girmiştir artık. Biz de eşimiz adına bu borcun altına girmişizdir. Yani, bizi eşi seçtikten sonra, bu geri dönüşsüz seçimini haklı çıkaracak, sırf bizde karar kılması konusunda onu her vesileyle memnun edecek iltifatlar, güzel sözler, hoşgörüler, nazik davranışlar borçlanırız eşimize..
Nikâhın getirdiği helâl dairesinin rahatlığı, işte bu borcumuzu ödememiz için açılmış bir kredi, önümüze gelmiş eşsiz bir fırsattır. Bundan sonra, birbirine helâl olmanın avantajıyla, başka kadın ve erkeklerden çok daha yakın, çok daha özel, çok daha mahrem, çok daha içten sevgi ifadelerinde bulunmalıyız birbirimize. Haram kaygısı olmaksızın, kaçamak yapma telaşı olmaksızın, helâlin tadıyla, sevabın lezzetiyle, ebedi saadetin müjdesiyle aramızdaki aşkı büyütmeli ve geliştirmeliyiz. Nikâh, sevginin küllenme vesilesi değil, sevgiyi bileyleme fırsatıdır. Nikâh, aşkı unutma gerekçesi değil, birbirimizi yeniden yeniye keşfedip aşkımızı tazeleme sebebidir.
Muhyiddin-i Arabi, Füsus-u Hikeminde Musâ Aleyhisselamın şahsiyetinde öne çıkan celâl sıfatını yorumlarken, Musâ doğacak diye yaklaşık 40 bin erkek çocuğun katledilmesine dikkat çeker. Arabi'ye göre, Cenab-ı Hakk, Musâ Aleyhisselamın kişiliğinde uğrunda öldürülen 40 bin kişinin şahsiyetini cem etmiştir. Yani, Musâ Aleyhisselâm celalli şahsiyeti ile uğrunda öldürülen 40 bin erkeğin hakkını vermektedir.
Şimdi, biz de, eşimize bizi eşi olarak seçme uğruna kendine haram ettiği ve terk ettiği bütün erkek ve kadınların şahsiyeti kadar şahsiyet borçlanıyoruz. Nikâh sözü, üzerimizdeki sevgi yükünü atmak demek değil, sevebileceğimiz bütün insanlar kadar ağır bir sevgiyi bir kişi adına omuzlamaktır. Nikâh, eşleri birbirine karşı sevgi borcu altına sokar. Artık, eşler birbirine birer Musâ borçludur... Cemalli bir Musâ.. Ödemeye var mıyız?
________________________ Kaynak: Senai Demirci, Aşka Dair Öyküler Hazırlayan: Kerim Melleş, www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|