[Aşk Hikayeleri]
ESKİ BİR MEKTUP [Aşk Hikayeleri]
Akşam üzeri eve dönerken, sokak lambasının karanlıkta bıraktığı bir köşede bir cüzdan fark etti. Biri düşürmüş olmalıydı. Yere uzanıp aldı. Kime ait olduğunu anlamak için bir kimlik aradı. Cüzdanda sadece üç dolar ve kırışık bir mektup vardı. Mektubun hayli eski olduğu anlaşılıyordu kâğıdından. Zarfı yer yer eskimiş ve yırtılmıştı. Sadece gönderenin adresi okunabiliyordu. Zarfı açıp cüzdan sahibi hakkında bir ipucu bulmak niyetiyle mektubu okudu. İlk gördüğü mektubun yazılış tarihi oldu: 1924. Anlaşılan tahmininden de eskiydi. Yaklaşık altmış yıl önce yazılmıştı. Pembesi İyice solmuş kâğıdın sağ üst köşesinde elle çizilmiş bir çiçek vardı. Yazının sahibinin bir hanım olduğunu anlamakta gecikmedi. Özenle ve sevgiyle yazılmıştı her bir kelimesi. "Sevgili Michael," diye başlıyordu, devam eden satırlarda artık kendisini göremeyeceğini, annesinin görüşmelerini yasakladığını yazıyordu. Son olarak "Seni daima seveceğim" diyordu. İmza yerinde ise o zamanlar genç kız olduğu anlaşılan mektup sahibinin adı yazıyordu: "Hannah."
Güzel ve dokunaklı bir mektuptu. Mektubun ve dolayısıyla cüzdanın sahibi hakkında "Michael" isminden başka bir ipucu yoktu. Belki telefon rehberinden bulabilirdi.. Postane operatöründen yardım istemeye karar verdi. Zarf üzerindeki adrese kayıtlı bir telefon olabilirdi. Operatör durumu öğrenince yardımcı olmayı kabul etti. Çok geçmeden, tereddütlü bir yüz ifadesiyle döndü operatör. "Bu adrese kayıtlı bir telefon var, ancak bunu size söyleme yetkimiz yok. Numarayı biz çevireceğiz, siz görüşebilirsiniz" dedi. Numara çevrildi, birkaç uzun çalıştan sonra ahize kaldırıldı. Bir kadın sesiydi. Korkarak, 'Hannah' adında birini tanıyıp tanımadığını sordu. Kadın bir süre düşündü, "Tamam, hatırladım," dedi, "bu evi Hannah adında kızları olan bir aileden satın almıştık. Fakat bu 30 yıl önceydi." "Bu aile şimdi nerede oturuyor olabilir, biliyor musunuz" diye sordu. "Hannah'nın annesini bir huzurevine yerleştirdiğini duymuştum. Huzurevine bir sorarsanız, Hannah'nın izini bulabilirsiniz" dedi. Huzurevinin telefonunu bulup hemen aradı. Huzurevi yetkilisi, Hannah'nın annesini hatırladı. "Fakat geçen yıl öldü" dedi üzüntüyle. "Bizde yakınlarına ait bir telefon var, size onu verebilirim" diye ekledi. Yeni bir telefon numarası daha çevirdi. Yine bir kadın çıktı karşısına. Telefondaki kadın Hannah'nın kendisinin de artık bir huzurevinde yaşadığını haber verdi.
Bir an, "Ne aptalca bir şey yapıyorum?" diye düşündü. "İçinde sadece birkaç dolar ve 60 yıllık eski bir mektup bulunan cüzdanın sahibini bulmak için bu kadar zahmete değer mi?" Yine de hikâyenin sonunu getirmek için son bir telefon numarası daha çevirmeye karar verdi. Hannah'nın yaşadığı huzurevinin numarasını çevirdi. Telefona çıkan görevli sakince cevapladı: "Evet, Hannah bizde kalıyor."
Vakit gecenin 10'u olduğu halde, kendisini ziyaret etmek istediğini söyledi görevliye. "Şey," dedi görevli tereddütle, "bir şansınızı deneyin isterseniz, şu saatte dinlenme odasında televizyon seyrediyor olabilir."
Cüzdanı cebine koyup huzurevine doğru yürüdü. Nöbetçi hemşire kapıyı açıp karşıladı. Birlikte binanın üçüncü katına çıktılar. Hemşire köşede sessizce oturan, ak saçlı, mütebessim çehreli kadınla tanıştırdı. Yüzü kırış kırış olmuş, tatlı bir ihtiyardı. "Merhaba," dedi nazikçe. Kulakları az işitiyordu. Sesini yükselterek cüzdandan bahsetti. Kadın algılamakta zorlanınca, cebinden cüzdanı çıkarıp pembe zarflı ve çiçekli mektubu gösterdi. Kadın mektubu görür görmez, derin bir iç geçirdi. Gözleri parlayarak baktı adama, sesi titreyerek konuşmaya başladı: "Delikanlı, bu benim Michael'e son mektubum!" Mektubu sevgiyle bağrına basıp gözlerini uzaklara kaydırdı: "Onu çok sevmiştim. Çok yakışıklı bir adamdı. Sean Connery gibi. Fakat henüz 16 yaşında olduğum için annem evlenmemize izin vermedi."
"Evet, evet" dedi, söylediklerini yeniden doğrulama ihtiyacı hissederek, "Michael Goldstein mükemmel bir insandır. Bu cüzdan onun olmalı. Eğer onu bulursanız, hep onu düşündüğümü söyleyin ona" dedi. Sonra gözleri doldu, genç adamın gözlerinin içine bakarak, dudaklarını ısırırcasına tutkulu ve arzulu bir sesle konuştu: "Ona, onu hâlâ sevdiğimi söyleyin. Hiç evlenmediğimi de. Michael gibisini bulamayacağımı biliyordum."
Hannah'ya teşekkür edip vedalaştı. Hemşire, "Umarım söyledikleri işinize yarar" dedi. Cüzdan sahibinin adını ve soyadını öğrenmişti. "Fazlasıyla, yardımcı oldu." dedi.
Şimdi cüzdana daha bir ilgiyle bakıyordu. Kenarları kırmızı bir şeritle çevrilmiş, kahverengi deriden yapılmıştı. Cüzdanı hemşire de görmüştü. "Bu," dedi, "Bay Goldstein'ın cüzdanı. Tabii ya, böyle kırmızı çerçeveli cüzdan yok ki şimdilerde!" Sonra gülümseyerek açıklamasını yaptı: "Sık sık cüzdanını kaybeder. Ben tam üç kez bulup iade etmiştim." Adam, garip bir kader oyununun içinde olduğunu fark ederek heyecanla sordu: "Kim bu Goldstein?" Hemşire asansöre doğru yönelirken cevapladı: "Sekizinci katta oturan eski bir sakinimiz. Ara sıra yürüyüşe çıkar. Cüzdanı o sırada düşürmüş olmalı." Asansör gelmekte gecikmedi. Doğruca sekizinci kata çıktılar. "İnşallah uyumamıştır" dedi hemşire. Kat hemşiresine Goldstein'ı sordular. "Bu saatlerde okuma odasında kitap okur genellikle. Gece okumayı sever. Sevimli bir ihtiyardır" dedi. Geniş okuma odasına girdiklerinde abaju- run altında gözlükleriyle okumaya dalmış yaşlı adamı gördüler. Hemşire yanına varıp cüzdanını kaybedip kaybetmediğini sordu. İhtiyar, kitaptan başını kaldırıp elini pantolonunun arka cebine attı. "Yerinde yok," dedi sakince, "yine düşürdüm herhalde." Hemşire kapıda beklemekte olan genç adamı gösterdi ona: "Beyefendi bir cüzdan bulmuş, sizin olup olmadığını öğrenmek istiyor."
Adam cüzdanı gösterir göstermez, Bay Goldstein yüzüne yayılan ferahlıkla memnuniyetini ifade etti. "Evet, benim cüzdanım," dedi, "bugün öğle sonrası dışarı çıktığımda düşürmüş olmalıyım. Size bir şey hediye etmek istiyorum." dedi. "Hayır, teşekkür ederim" dedi adam. Yutkunup konuşmaya devam etti: "Asıl ben size bir şey söylemek istiyorum. Sizi bulabilmek için mektubu okumak zorunda kaldım." Yaşlı adamın yüzündeki tebessüm birden kayboldu. "Mektubu okudun mu?" Genç adam başını salladı: "Sadece okumakla kalmadım. Mektubun sahibini de buldum. Hannah'nın nerede olduğunu biliyorum."
Yaşlı adamın yüzü solarken, gözleri alabildiğine parladı. Yalvaran bir sesle konuştu: "Hannah mı? Sahiden nerede olduğunu biliyor musun? Hannah şimdi nasıl? Hâlâ güzel mi? Lütfen bana söyle!" "Merak etme," dedi genç adam yumuşak bir ses tonuyla "şu an gayet iyi ve eskisi kadar güzel."
Yaşlı adam umutla tebessüm etti. Kitap elinden kayıp koltuğa düştü. Ayağa kalktı. "Hannah'nın nerede olduğunu söyleyin bana lütfen!" dedi. "Onu hemen bulmam lazım. Ben sadece onu sevmiştim ve bu mektubu alınca hayatım bitti. Hiç evlenmedim. Hâlâ onu seviyorum."
Hemşireyle birlikte koluna girdiler. "Bizimle gelin" dediler. Yaşlı ve yorgun bedeni, gencecik bir heyecanla hareketlenen kalbine yetişemiyordu. Terliklerini ayağına geçirip yürümeye başladı. Doğruca asansöre gittiler. Vakit hayli ilerlemişti. Koridorlardaki lambalar söndürülmüş, köşelerde yol göstermek üzere yanan küçük soluk ışıklar kalmıştı. Kadınların oturduğu dinlenme odasının kapısını araladılar usulca. Hannah hâlâ oradaydı. Televizyon seyrediyordu. Hemşire kulağına eğildi: "Hannah," dedi olabildiğince yumuşak bir sesle, genç adamın yanında kapıda ayakta durmakta olan yaşlı
adamı parmağıyla işaret ederek, "bu adamı tanıyor musun?" Hannah gözlüklerini taktı, bir süre öylece baktı, bir şey söylemedi. Bu sırada yaşlı adam fısıltıyla konuşmaya başladı: "Hannah, ben Michael. Beni hatırlıyor musun?"
Hannah'nın nefesi tutuldu, "Michael! Sen misin? Sen? Michael?" Kekeliyordu. Hemşirenin ve genç adamın gözyaşları arasında birbirlerinin yorgun yüzlerine baktılar.
Birkaç hafta sonra genç adama huzurevi idaresinden bir telefon geldi: "Bu pazar küçük bir nikah törenimiz olacak. Bekliyoruz."
________________________ Kaynak: Senai Demirci, Aşka Dair Öyküler Hazırlayan: Kerim Melleş, www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|