[Aşk Hikayeleri]
DERT AĞACI [Aşk Hikayeleri]
Eski çiftlik evini restore etmek için tuttuğum marangoz, işteki ilk gününü zorlukla tamamlamıştı. Arabasının patlayan lastiği işe bir saat geç gelmesine neden olmuş, elektrikli testeresi iflas etmiş ve şimdi eski püskü arabası da çalışmayı reddetmişti. Akşam eve dönerken yanımda adeta bir taş gibi oturuyordu. Yüz kasları alabildiğine gergin, bakışları olabildiğince bezgindi. Evine vardığımızda beni bir kahve ikram etmek üzere davet etti. Bahçe içinde iki odalı gecekonduvari bir evdi. Pencerelerden sarkan küpe çiçekleri, bahçeye irili ufaklı serpiştirilmiş kasımpatılar, küçük demirli pencereden sızan ışık burada küçük ve fukara da olsa büyük ve asil bir mutluluğun yaşandığını haber veriyordu. Bahçe kapısının hemen yanında henüz insan boyunu geçmiş genç bir ağaç vardı. Marangoz ev kapısına doğru yürürken bir süre bu ağacın önünde durdu, dalların uçlarına her iki eliyle dokundu. Ben kenarda bir süre sessizce bekleyip olan biteni anlamaya çalıştım.
Hemen sonra evin kapısı aralandı. Evin hanımı her zaman bir misafire hazır tuttuğu evini açtı. Göz ucuyla marangoza baktım. Biraz önce yanımda, bezgin bakışlarla, kaskatı bir yüzle oturan adam adeta yok olup gitmişti. Kavruk yüzü tebessümle kaplandı, iki küçük çocuğunu kucakladı ve eşini selamladı. Üzeri özenle işlenmiş örtülerle örtülü eski moda koltuklara oturduk. Birazdan kahvelerimiz geldi. Çocuklar babalarının gelişiyle mutlu olduklarını gizlemeksizin, terbiyelice oturdular yanımızda. Her birini benimle tanıştırdı. Henüz iki yaşındaki kızını kucağıma alıp sevdim. Derin bir huzuru alabildiğine soluduğum bu ortamdan ayrılmak üzere müsaade istedim. Marangoz beni kapıya kadar çıkardı. Bahçe kapısının hemen önündeki ağacı gördüğümde merakım tazelendi. Ona eve girerken ne yaptığını sordum. Sıcak ve sakin bir tebessümle cevap verdi:
"O, benim dert ağacım." dedi, "Elimde olmadan işimde bazı sorunlar çıkıyor, ama şundan eminim ki o sorunlar, evime, eşime ve çocuklarıma ait değil. Her akşam eve girerken onları ağaca asıyorum; sabahları işe giderken tekrar dallardan topluyorum."
"Ne güzel!" dedim. "İşe yarıyor olmalı!" Bir taraftan da eve somurtuk biçimde dönüp ev halkını haşladığım talihsiz akşamları düşündüm. Doğru ya, işteki sorunlar onların suçu değildi ki...
Bu güzel fikri nasıl uygulayabileceğimi düşünürken o, sözlerini tamamladı.
"Ama komik olan ne, biliyor musunuz? Ertesi sabah onları almaya gittiğimde, astığım kadar çok olmadıklarını görüyorum. Sanki yıldızların ışıkları altında hafiflemişler, ay ışığının dokunuşuyla erimişler gibi."
________________________ Kaynak: Senai Demirci, Aşka Dair Öyküler Hazırlayan: Kerim Melleş, www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|