[Aşk Hikayeleri]
YAŞLI VE TAZE BİR AŞK [Aşk Hikayeleri]
Huzurevi sessiz bir akşama daha hazırlanıyordu. Ufukta güneş kızıllaşırken yüzlerde yalnızlığın ve yaşlılığın hüznü daha da belirginleşiyordu. Günbatımının gül kurusu renklerle süslediği duvarlar arasında her şeye rağmen hayatlar umuda doğru akıyordu. Yeni bir sabah, yeni bir başlangıç kıyıya vurmuş bu hayatları mutlu etmeye yetiyordu. Sabahın neşesini paylaşanlar pek çoktu ama ufuktan önce kalplere düşen akşamı paylaşmak daha çok sessizlik, daha çok cesaret istiyordu.
İkisi, günlerdir sessizce akşamları paylaşıyorlardı. Akşamın sessizliğini birlikte çoğaltıyorlar, yalnızlığın hüznünü sessizce paylaşıyorlardı. Bakışları birbirlerine değmiyordu. Aksine, yalnızlığı paylaşan herkes gibi birlikte ama uzaklara bakıyorlardı. Akşamın suskunluğu, kıyısına varılmış bir ömrün cılız kıpırtılarına karışıyor, huzurevinin küçük salonu büyülü bir alacakaranlığa gömülüyordu.
Yaşlı adam uzaklara dalmış bakışlarını beri çekmekten çekiniyordu. Hatıralar okyanusuna attığı her taş halka halka açılıyor, halkalar büyüdükçe zayıflıyordu. Yaşlı kadının bakışları uzaklardan geri döndü. Beyaz yaşmağının arasından süzülüp gelen bakışları yaşlı adamın yüzüne aktı. Salonun en uzak köşelerinde oturuyorlardı.
Uzaklara dalmış olan adam yüzünde bir bakışın o tuhaf dokunuşunu hissetti. Birden gözlerini yaşlı kadına doğru döndü. Gözgöze geldiler. İkisi de beklemiyordu bu karşılaşmayı. Kadın mahçup bir edayla gözlerini kaçırdı. Yüzü hafiften pembeleşti. Beyaz yaşmağın arasındaki pembe yanakları genç bir kızın heyecanını taşıyor gibiydi. Adam gözlerini tekrar uzaklara kaydırdı. Güneşin son kızıl parçası şehrin üzerinde ince bir hâle biçiminde uzanıyordu. Çok geçmeden tekrar kadının bakışını hissetti yüzünde. Yavaşça döndü. Kadın bakışlarını çoktan kaçırmıştı. Yüzü daha da pembeleşmişti. Bu defa o bakışlarıyla dokundu kadının yüzüne. Güneşin kızıl ışınları yaşlı kadının yüzündeki göz yaşlarını kan damlası gibi resmediyordu. Gözlerini hiç ayırmadan bakmaya devam etti. Yaşlı kadın yüzünü kaldırdı, tekrar gözgöze geldiler.
Adam odanın sessizliğini ürkütmekten korkarcasına tereddütle sordu: "Sizi üzen bir şey mi var?" "Hayır" anlamında başını salladı kadın. Başını eğdi tekrar. Ellerini kavuşturdu mahçubiyetle... Gözlerini saklamaya çalıştıysa da, kızıl ışıkların değdiği göz yaşları sessiz ağlayışını ele veriyordu. Adam daha kararlı bir ses tonuyla konuştu: "İstirham ederim, sizi üzen neyse paylaşmak isterim." Kadın tekrar "Hayır" anlamında başını salladı.
Kadınların nazını çekmeyi biliyordu. Suskun kaldıklarında anlaşılmak istediklerini, ağladıklarında haykırdıklarını çok iyi biliyordu. Gözlerini ayırmadı. Kadının yanağından süzülen gözyaşları arttı. Kadın artık göz hapsindeydi. Adam nasılsa konuşacağını bilerek bekledi. Gözyaşlarının değdiği yerde bir itirafın saklı olduğunu gayet iyi biliyordu.
Sonunda beklediği oldu. Kadın gözlerini yerden hafifçe kaldırarak ama göz göze gelmemeye çalışarak konuştu. "Şey..." dedi, "sizi görünce, birden dördüncü kocamı görmüş gibi oldum da..." Adam hayretini gizleyemedi. "Siz kaç defa evlendiniz Allah aşkına?" diye sordu. Yaşlı kadın gözlerini yerden ayırmadan konuştu: "Sadece..." dedi. Kesik kesik konuşuyordu. Üç parmağını da gösterirken, gözlerini utanarak yere çevirdi. "... sadece üç defa evlendim."
Güneşin battığı anda, hayatın kıyıya vurduğu yerde yeni ve taze bir aşk itirafıydı bu...
________________________ Kaynak: Senai Demirci, Aşka Adanmış Öyküler Hazırlayan: www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|