[Tanıdığım Ünsüzler]
🌺 "ÇIPLAK GELDİM ÇIPLAK GİDECEĞİM" [Tanıdığım Ünsüzler]
Otuz yıldır, şehirde dört sayfalık gazete çıkaran kendi ifadesiyle solcu olduğunu söyleyen adamla dost olduk.
Onu bir Cuma günü aldım, beraber camiye gittik. Ben vaaz verdim. Namazdan sonra gazete idarehanesine geldik, "Hoca, bundan sonra her Cuma geleceğim. Benim buraya gelip giden solcuların hepsini camide gördüm. Bana hiç namazdan bahsetmezlerdi" dedi. (Not: Bu kırk yıllık gazetecinin 19/07/2003 tarihinde 69 yaşında öldüğünü üzülerek öğrendim. Allah rahmet eylesin)
Bir gün yine yanına vardığımda yanında iki tane tanımadığım insan vardı. Gazetenin sahibi beni onlara şehrin vaizi diye tanıttı, onları da bana istihbarattan diye tanıttı.
Onlardan biri "Hoca efendi, biz Hacı hakkında araştırma yapıyoruz. Vakıf için topladığı paraları zimmetine geçiriyor mu geçirmiyor mu? Senin bu konuda kanaatin veya bilgin nedir?"
Ben, "Siz bu gazetenin sahibine inanırsınız. Ben buna bir soru soracağım ve siz onun cevabını benim cevabım olarak alın" dedim ve Gazetenin sahibine döndüm "Sen söyle, bu hacı, bu tür hizmetlere girmeden öce mi daha zengindi, yoksa şimdi mi daha zengin?"
Gazeteci "Hacı bu şehrin en zengini idi. Bu tür hayır hizmetlerine girince her işleri bıraktığı gibi elindekileri de satıp bu hayır işine verdiğini duyuyoruz. Hacının şimdi zenginliği yok. Her şeyi dağıttı" dedi.
Ben "Aldınız mı cevabı, tamam mı" dedim. "Çok net ve delilli bir şekilde temizliğini bize anlattınız teşekkür ederiz" dediler.
▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️
1922 doğumlu olan hacı, on dört yaşından itibaren pazarlarda limon satmaya başlar. Askere gidince 1942 yılında Cumhurbaşkanlığı muhafız alayında askerliğini tamamlar.
Kur'an okutmanın yasak olduğu o yıllarda o, İsmet İnönü'nün pencerelerinin baktığı Muhafız alayında bir askerden dini bilgilerini alır.
Asker dönüşü, 1945 yılında küçük bir dükkan açar. O günlerde *Dursunbey'li Sarı Hocayla _(Kütahya Bölcekli Ali Hocaefendi'yi yetiştiren mübarek zat)_* tanışır. *Sarı Hoca*, yasak filan dinlemez yer değiştirerek derslerine devam eden biridir.
O fakirlik yıllarında *Sarı Hoca* buna "Oğlum, _*her gün kazandığın paranın üçte birini*_ şehrin fakirlerine dağıt, eve öyle git" der. O da bu nasihati tutar. Her geçen gün işleri büyür. Şehrin orta zenginleri arasına girer.
Bir gün *Sarı Hoca* gelir ve "Yirmi boş teneke alalım, senin Jeep'le on tane köye koyalım ve köylü kadınları birer kepçe zeytinyağı versinler, bunlarla öğrencilerin ihtiyacını karşılayalım" der.
Hacı, "Hocam, yirmi teneke zeytin yağını ben kursa kadar getireceğim" der ama *Sarı Hoca* kabul etmez ve *"Bana bak, bu on köyden üç yüz kadar kadın, bu tenekelere birer kepçe zeytinyağı koyarak Kur'ana hizmetin sevabını alacak, aynı zamanda yardım ettiği yere sahip çıkacak. Sen onların sevabına nasıl engel olursun?"* der.
"Tamam hocam nasıl isterseniz" diye cevap verir.
O yine kazancın üçte birini dağıtmaya devam eder.
▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️
Askerliğini o şehirde yapan bir tarih öğretmeni anlatmıştı, "Asker mektuplarını okudum. Askerlerimden birinin arkadaşı, benim askerime hanımının maddi durumunun çok kötü olduğunu, ekmeğe muhtaç olduklarını yazıyordu. Ben mektubu askerime vermedim ve bu hacıya gittim bu acıklı mektubu verdim okudu, kasayı açtı "Sen, dilediğin kadar al" dedi. Ben de aldım, askere bir haftalık izin ayarladım, parayı eline verdim ve memleketine gönderdim" demişti.
Kazancın üçte birini vermekle kazanç, her geçen gün artıyor. Sarraf bir dostu arada bir, bir kiloluk altın getirip hacıya satıyor. Bankaya para yatırmak yerine yağlı yağ tenekesinin içine altını atıveriyor.
▪️▪️▪️▪️▪️▪️▪️
1971 yılında *Sarı Hocayla* beraber değerli bir hoca efendinin va'zını dinlerler. Vaaz veren hocayı çok sever ama 27 yıldır nasihatini dinlediği hocasının fikrini alır.
*Sarı Hoca*; "Bu hoca efendinin ki, Hak vergisi. Bu, Allah'ın hoparlörü. Bundan ayrılma" der.
İşte o günden itibaren *kazandıklarının üçte birini değil, tamamını* hayır hizmetlerine dağıtır. Şehre gelen hizmet ehli kişiler, hangi meşrepten hangi mektepten olursa olsun, onlara yardımcı olmaya devam ederken o hoca efendinin hizmetlerine daha fazla yardım eder.
Üç çocuğunun her birine dörder daire, birer araba verir. Geri kalan on sekiz daire, on dükkan ve zeytinyağı tenekesinin içindekileri hayır hizmetlerine dağıtır. Oturmakta olduğu evi de ölünceye kadar oturmak kaydıyla vakıfa devreder. *"O kadar malım olsaydı ben de verirdim"* diyenler, bu gün inşaatta çalışırken kazandığınız günlük on milyon liranın (günlük yevmiyenizin) *üçte birini bir verin bakalım.* Veya *maaşın üçte birini bir verin.* "Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim" diyen bu zat, Hz. Ebubekir'lerin yok olmadığının en canlı örneklerinden biridir.
🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹 Kaynak: Mahmut Toptaş (Ayasofya eski imam hatibi, Şifa Tefsiri müellifi), Tanıdığım Ünsüzler, Cantaş Yay., 2003. Hazırlayan: Kerim Melleş,www.hikayearsivi.net
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|