[Tanıdığım Ünsüzler]
🌺 *DİPLOMASIZ PROFESÖR* [Tanıdığım Ünsüzler]
"Ayaklı Güldeste", canlı şiir ansiklopedisi, "Mesnevi" hafızı, "Gülistan" bülbülü, en zor meseleleri bir şiir veya bir fıkra anahtarıyla çözüp açıveren, Cumhuriyet tarihi İlkokul diplomasıyla Üniversitede öğretim görevlisi olan ve Fakülteden emekli olan Arif Etik, 12/12 1992 tarihinde saat 13,45 de halkın arasından Hakka yürümüştür. 13/12/1992 günü öğle namazını müteakip Konya Selimiye camiinden cenaze namazı kılındıktan sonra Üçler mezarlığına defnedilecektir. Öğrencilerinden Mahmut Toptaş"
Bu ölüm ilanını 13/12/1992 tarihli Milli Gazete'ye yayınlanması için verdiğim değerli üstadım Arif Etik bey, İlkokulun dışında hiçbir okula gitmeden, hiçbir üstaddan yardım almadan Arapça, Farsça ve Fransızca'yı öğrenmiş. Hatta Elif-Ba'nın bile bulunmadığı bir dönemde Türk insanının Arapça öğrenmesine katkıda bulunmak için "Kolay Arapça" isimli bir kitap bile yayınlamış.
Yurt dışına gidecek Mevlana festivallerine hep gönderilmiş ama hep ikinci planda tutmuşlar. Mevlana ve Mesneviyi tanıtan bir konuşma yapacak Profesörün yanınd göndermişler. Profesörün hazır bir konuşması olmadığı zamanlarda Paris'te otel odasında veya uçakta iken Profesörün sorduğu her konuda Mevlana'nın Mesnevisinden birkaç şiiri art arda yazdırıvermiştir.
Konya'da bir Şeb-i arus haftasında bir akşam, Meram'da bir evde birkaç tane ilim adamı, Mevlana ve Mesnevi üzerine sohbet yaparlarken Fransızca bir şiir okunur. Şiirde geçen bir kelimenin manası üzerinde ihtilafa düşerler. Uzun süren tartışmalar sonunda Arif hoca bir mana verir ki, cuk diye oturur.
Sohbet meclisinde bulunan bir doktor, Arif hocanın kitapçı dükkanına gelir ve "Arif bey, benim muayenehaneye kadar bir teşrif buyururmusunuz?"
-Hayrola, hasta filan değilim.
-Seni bir muayene etmek istiyorum da. (Doktor, Arif hocanın süper zeka delilerden olduğu kanaatinde)
- "Defoool"
- "Anlaşıldı gelmene gerek kalmadı" der.
27 Ağustos 1987 tarihli Tercüman gazetesinde, Arif hoca ile ilgili bir haberde Celalettin Boyalı isimli muhabir, Arif hocanın 15 yıl İmam-Hatip okulunda, 15 beş yıl Konya Yüksek İslam Enstitüsünde Farsça öğretmenliği yaptığını Türkiye'ye duyurmuştu.
Konya İlahiyat fakültesi öğretim görevliliğinden yaş nedeniyle emekli olduktan sonra her sene İstanbul'a Nisan ayının on beşinden sonra gelir, benim evde bir hafta misafir olur ve onunla İstanbul'u gezeriz. Lâleler, dağlar, denizler üzerine, gördüğü her şey üzerine hemen eskilerden bir şiir okuyuverir.
Riyad Üniversitesinde Tefsir hocalığı yaparken Arapların bile "Arapça işte böyle konuşulmalıdır" diye hayranlıkla dersleri takip edilen Dr. Hüseyin Küçükkalay'la çok iyi dost idiler.
Konya İslam Enstitüsünde bizim tefsir hocalığımızı da yapan Hüseyin bey anlatmıştı: Bir gün Akdeniz'e tatil yapmaya giderler. Sahilde dolaşırken denizden birden bir adam çıkıverir. Adamın kafasında hiç tüy yok. Hüseyin bey "Her konuda şiir okursun. Haydi bakalım dazlaklık üzerine bir beyit oku" dedim. O kaç tane istiyorsun? Dedi. Ben de rasgele "Dokuz" dedim. Arif hoca tam dokuz tane şairden dokuz beyiti art arda sıralayıverdi" demişti.
"Mevlana'da manevi görüş" (1964 Konya), "Şems ve Mevlana" (1982 Konya), "Kolay Arapça", "Notalarıyla İlahiler", "Ferhengi Farisi" gibi değerli kitaplar yazdı ve yayınladı.
"Ünvansız olmuyor. Diploman yoksa ağzınla kuş tutsan hiçbir şey ifade etmez" deyip ilmi çalışmalar yapmaktan kaçanların mazeretlerini geçersiz kılan bir hayatı oldu.
Siz, sahanızın en iyisi olunuz. Unvanları da almak için gayret gösteriniz. Eğer unvan yolları kapalı ise siz, yine çalışınız. Ehli sizi mutlaka bulacaktır.
____________________ *Kaynak:* Tanıdığım Ünsüzler, Mahmut Toptaş, Cantaş Yayınları, 2003. *Hazırlayan:* Kerim Melleş, www.hikayearsivi.net
🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|