Eski bakan Şevket Kazan'ın yaşadığı bir hatıra...
[Siyasi Hikayeler-Hatıralar]
Şevket Arı Amca'nın Nasihati: Dolmadan Taşma! - 1957
Ankara'da askerliğimi bitirdiğim yıllardı. Kartal'a dönmemiş, dini eğitimimi tamamlamak için Ankara'da, Dikmen'de kiraladığım bir pansiyon orasında kalıyor, bir yandan da derslere devam ediyordum.
Okuyordum ama yazmaya da meraklıydım. Bir gün devamlı okuduğum Yeni Sabah Gazetesine "İctimai Terbiye" konusunda bir makale yazıp göndermek istedim. Yazdığım makaleyi önce yakından tanığım Yüksek Ziraat Mühendisi Şevket Arı Amca'ya göstermek istedim. Kendisi bana bir müddet önce yazmış olduğu "Kırdan Bayırdan Toplamalar" isimli bir kitap hediye etmiş ve ben bu kitabın çok etkisi altında kalmıştım. Kitap genç insanların idealist yaşayışlarıyla ilgiliydi.
Neyse, Dikmen'den otobüse bindim, Milli Müdafaa durağında indim, Olgunlar Sokak'taki evine gittim. Günlerden pazardı. Beni büyük bir sevgiyle karşıladı ve misafir salonuna aldı.
Birlikte sohbete başlarken sordu: "Hayrola adaşım, böyle sabah vakti nereden aklına geldi bu ziyaret?"
"Şevket Amca biliyorsun, bir yandan okuyorum ama içimde yazma hevesi de var. Gazeteye göndermek üzere 'İçtimai Terbiyemiz.' konusunda bir makale yazdım. Ancak göndermeden önce sen de bir görsen, diye geldim." dedim.
Şevket Amca: "Hele sana bir çay ikram edeyim de sen çayı içerken ben de yazdığını okuyayım." dedi.
Öyle yaptık. Ben getirdiği çayı içerken o yazdığım yazıyı büyük bir dikkatle okudu ve sonunda: "Pek de fena değil." dedi, sevinir gibi oldum.
Ayrılma vakti gelmişti. "Hadi Şevket Amca, bana müsaade." dedim. Elini öptüm, tam ayrılacağım sırada bana hayatım boyunca aklımdan çıkmayan şu nasihatte bulundu: "Evladım, dolmadan taşma! Böyle hareket edersen sen kazanırsın." dedi.
Ben o zaman toyluğun da verdiği kof bir cesaretle: "Şevket Amca, biliyorsun ki iki türlü taşmak vardır. Biri sizin dediğiniz gibi dolup taşmak, diğeri ise kaynayıp taşmak. Ben kaynayıp taşanlardan olmak istiyorum." dedim.
Güldü ve bana: "Sana da laf yetişmez ki Şevketçiğim, hadi bakalım hayırlı olsun." dedi.
Şevket Amca'nın elini öpüp ayrıldım. Meclisin önünden Dikmen durağına doğru yürümeye başladım.
Bir yandan yürüyor, bir yandan da Şevket Amca'nın bana söylediklerini düşünüyordum. O bana "Dolmadan taşma!" demişti. Ben ise ona "Kaynayıp taşanlardan olmak" istediğimi söylemiştim.
Önce dolup taşan bir kabın halini düşündüm, sonra da içinde su kaynayan tencerenin halini.
Su ile dolu kap taşsa da kap hep dolu demekti. Tencerede kaynayıp taşan suya gelince, bir tencere kabı düşündüm; içindeki taşardı ama kapta da su gittikçe biterdi.
Birdenbire elim cebine indi. Yazdığım yazıyı cebimden çıkarttım. Son defa gözden geçirdim sonra parça parça yırtıp civarımda bulunan bir çöp kutusuna attım. Bir daha da doluncaya kadar yazmamaya karar verdim.
Şimdi yazıyorsam, içimdeki kabın dolduğunu ve kendiliğinden taştığını hissederek yazıyorum. Evet, dolmadan taşmaya sakın heves duymayın...
Kaynak: Şevket Kazan, (Yoldaki İşaretler) Hazırlayan: www.hikayrarsivi.net | Kerim Melleş
Kaynak:
Hikaye-Öykü-Masal Arşivi: www.hikayearsivi.net
Bu hikayeyi beğendi iseniz, veya fikrinizi diğer ziyaretçilerle
paylaşmak istiyorsanız lütfen YORUMUNUZU
yapın. Sadece 1-2 saniyenizi alacaktır.
Önemli Not: Lütfen hikayeyi
kullanacaksanız; www.hikayearsivi.net den
alıntı yaptığınızı ve kaynağını belirtiniz.
|