ESKİŞEHİR HAPİSHANESİNDEYKEN, bir Cuma günü, Hapishane Müdürüne seslendi:
"Müdür Bey, Müdür Bey!"
Hapishane Müdürü, kâtiple birlikte oturuyordu.
Sesin geldiği yöne baktı. Bu Bediüzzaman'dı.
"Müdür Bey, benim bugün Cuma'da, mutlaka Ak Cami'de bulunmam lâzım."
"Peki Efendi Hazretleri!" dedi Müdür. Kendi kendine de söylendi:
"Herhalde, Hoca Efendi kendisinin hapiste olduğunu ve dışarıya çıkamayacağını bilemiyor."
Ve odasına çekildi.
Öğle vakti, "Gidip Hoca Efendinin gönlünü alayım, Ak Cami'ye gidemeyeceğini izah edeyim" düşüncesiyle Bediüzzaman'ın kaldığı koğuşa geldi.
Koğuşun penceresinden baktı ki, Bediüzzaman içeride yok! Hemen jandarmayı çağırdı:
"Nerede Hoca Efendi?"
"İçerideydi Müdür Bey, hem kapı kilitli" dedi jandarma ...
Müdür derhal camiye koştu.
Bediüzzaman, ileride, en ön safta namaz kılıyordu.
Müdür namazın sonuna kadar bekledi. Çıkışta, onu da alır giderim, diye düşünüyordu.
Namaz bitti, ancak Bediüzzaman çıkmadı. İçeriye baktı, orada da göremedi.
Tekrar hapishaneye koştu. Kaldığı koğuşa geldi. Pencereden baktı. Hayretten donakaldı. Dilini yutacak gibi oldu.
Bediüzzaman, içeride "Allahü Ekber" diyerek secdeye gidiyordu.
Hazırlayan: A.Kerim Melleş www.facebook.com/KerimMelles
Kaynak: Bediüzzaman'la Yaşayan Öyküler-2 (Ömer Faruk Paksu) - Nesil Yay.
www.hikayearsivi.net