ÇAYI ÇOK SEVERDİ. Günde birkaç defa talebelerine çay demletir ve hep beraber içerlerdi. Bardağına da birkaç damla limon damlatırdı.
Barla'da kaldığı günlerde, Eğirdir Dağ Komando Talimgahında binbaşı olan talebesi Hulûsi Bey onu ziyarete gelmişti.
Hulûsi Bey çok değer verdiği bir talebesiydi. Onunla yaptığı mektuplaşmaların neticesinde pek çok risale ortaya çıkmıştı. Hatta Mektubat adlı eser bu şekilde meydana gelmişti.
Talebesine çay ikram etmek istedi. Zaman zaman gelip, hizmetini gören talebelerinden hiçbirisi yanında yoktu.
Kalktı, kendi eliyle çay yaptı.
İki bardağı vardı: Birisi küçük, diğeri ise büyük ve saplı...
Küçük olana kendi çayını doldurdu; büyük ve saplı olana da misafiri Hulûsi Beye...
Hulûsi Bey, her ne kadar, "Zahmet etmeyin Üstadım, ben yapayım" dediyse de Bediüzzaman dinlemedi ve misafirine kendi elleriyle demlediği çayı ikram etti.
Hulûsi Bey, çayı demli severdi. Bediüzzaman'ın ona doldurduğu çay ise hem demli, hem de büyük bardakla idi.
Üstadıyla yaptığı sohbetin demiyle, demli çay güzel bir birliktelik oluşturmuştu. İştahla çayını içti.
Bardağın dibinde birazcık çay kalmıştı.
Bu, Bediüzzaman'ın hemen dikkatini çekti. Misafirini kırmak da istemedi. Yumuşak bir üslupla:
"Kardeşim," dedi. "Sen sünnet bilmez..."
Hulûsi Bey mahcup olmuştu. Bardağın dibinde kalan son yudumu da içti. Büyük bir ders almıştı, hem de uygulamalı...
Ömrünün sonuna kadar bu sünneti uyguladı ve gördüğü herkesi uyardı.
Hazırlayan: A.Kerim Melleş www.facebook.com/KerimMelles
Kaynak: Bediüzzaman'la Yaşayan Öyküler-2 (Ömer Faruk Paksu) - Nesil Yay.
www.hikayearsivi.net