Körlerden bir cemaat işittiler ki memlekete fil adlı acaib bir hayvan getirilmiştir. Onlar hiçbir zaman filin suretini görmemiş, ismini de işitmemişlerdir. Onlar dediler ki "Mutlaka fili görmek ve gücümüzün dahilinde olan temasla onu bilmek gerekir... Binaenaleyh fili aradılar. File vardıkları zaman ellediler. Körlerden bazısının eli filin ayaklarına değdi. Bazısının eli dişine... Bazısının eli kulağına... Bunun üzerine: Biz fili anladık, dediler.
Filin yanından gittikleri zaman, diğer körler filin nasıl olduğunu onlardan sordular. Fili tarif etmekteki cevapları çeşitli oldu. Filin ayağını elleyen dedi ki:
- Fil, ancak katı bir direk gibidir. Şu kadar ki direkten azıcık yumuşaktır!
Filin dişini elleyen dedi ki:
- Onun dediği gibi değildir. Belki fil katıdır. Onda yumuşaklık yok... Daha kaygandır. O hiç bir zaman büyük direk gibi kalın değildir. Belki o incecik bir direk gibidir.
Filin kulağını elleyen dedi ki:
- Hayatımla yemin ederim. Fil yumuşaktır. Onda sertlik yoktur. Benden evvel konuşanlardan birisi doğru söyledi, dedikten sonra şöyle devam etti:
- Fakat fil, ne küçücük direk gibi, ne de kocaman direk gibidir. O kalın ve enli bir deri gibidir.
Hazırlayan: A.Kerim Melleş www.facebook.com/KerimMelles
Kaynak: İhya'dan Hikayeler (Mahmut Yılmaz - Harf Yayınları) www.hikayearsivi.net