Dünyayı teşrif ettiği gün annesi onun adını Derviş koymuş. Annesi derviş olur ümidi ile Derviş demiş ama o derviş olmamış berduş olmuş.
Ben onu 01/01/1981 tarihinde İstanbul’a geldikten birkaç sene sonra tanıdım. Çok değerli insanları dost edindim. Nerde iyi, gayretli, çalışkan insanla beraber oldumsa Derviş’i de orada görüyordum.
Derviş, bu tür toplantılarda kapının yakınında oturur, o saygı değer hocaların bir hizmeti olursa kimseye kaptırmayayım diye iki kaşlarının arasına bakar dururdu.
“Şöyle bir ilan basılacak” denildiğinde Derviş, “Yarın akşama basılmış bilin hocam” deyiverir. Bu hoca efendi filan yerdeki evine gidecek denildiğinde “Araba ve ben hazırız” deyiverir.
Gelecek, gidecek, alınacak, satılacak, yapılacak, basılacak, dağıtılacak her türlü hayırlı hizmetlerde sefere hazır asker gibi bekler Derviş.
Arabasıyla bir yerden bir yere giderken yolun kenarın kavga edenleri görse arabayı durdurduğuyla kavganın içine girdiği bir olur ve soluğu karakolda alır.
Bir gün kendisine “Bu ne haldir” dediğimde “Hocam sen benim deli dönemimi görmedin. Ben Konya’da iken çok deli yaşadım. Yaşımız gelmiş on beşe. İş yok. Zaman çok. Can sıkıntısı var. Arkadaşımla beraber başka mahallelere gider adam döver geliriz. Bunu her gün yaparız. Bir gün bir mahalleye gittik. Karşıdan bisikletle gelen genç biri var. Yolunu kestik. Adam durdu.Bisikleti yolun kenarına koydu, bize bi girişti, ağzımızı burnumuzu kırdı geçirdi. Ayakta duramıyoruz. Meğerse adam boksörmüş.O günden itibaren boks dersleri almaya başladık. Biraz daha büyüdük yapımıza uygun bir parti olan C.H.P yi tutmaya başladık. Ecevit’çiydik. Ben bu arada meslek sahibi olayım diye matbaacı yanına girdim. Usta oldum ve İstanbul’a geldim.” dedi.
“Allah, 12 Eylül 1980 hareketini yapanlardan razi olsun. Ben, 1981 yılıydı, her Cuma günü iş yaptığım insanlardan haftalık alacaklarımı almak için dükkandan çıktım. İkindi vakti İran Konsolosluğunun üzerindeki yoldan dükkana doğru gelirken İran konsolosluğunun önündeki kalabalığı gördüm. Köşedeki sivil adama sordum:
Ne oluyor, bu kalabalık ne? dedim. Adam nüfus cüzdanımı istedi, ben de onun kimliğini öğrendikten sonra verdim. Nüfus cüzdanıma baktı, “Adı, Derviş suç dedi. Doğum yeri Konya, suç” dedi ve yanındaki adamlara emir verdi beni de alıp karakola aldılar, oradan ikinci şubeye, oradan da Hasdal’daki karargaha götürüldüm.
Orada bir askeri barakada kalırken 210 kişi ile tanıştım. Beş vakit namazı, cemaatle kılıyorlar. Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutanlar, gece Teheccüd namazına kalkanlar var. Kadir gecesinde bize Tesbih namazı kıldırdılar. Namaz kılarken namaz boyunca yağmur yağması, yağmur tanelerinin yalnız baraka üzerine düşmesi beni çok etkiledi. Otuz gün sonra mahkemeye çıkarılmadan Ramazan bayramının birinci günü salıverdiler. İşte benim asıl Dervişliğim orada başladı. Ecevit’i bıraktım. İşte o günden beri, hocaların yanından ayrılmam.
Necmettin Erbakan hocam nerede ben oradayım. İşten yoruluverdim mi bir Umre yapar dinlenirim. Dervişleri severim. Onlarla beraber olmaya çalışırım. Bütün bunları bana sağlayan 12 Eylül 1980 hareketidir” diyor Derviş.
Şimdilerde haber aldığı her hayırlı işin içinde bulunmaya çalışır. Namazlarını cemaatle kılmaya dikkat eder. Milligazete’ yi düzenli takip eder. Diğer gazeteleri komşulardan takip eder. İslâm’a sataşan yazıları okuduğunda hemen gazeteye telefon ederek yapılan işin yanlış olduğunu söyleyerek görevini yerine getirir.
Yanlışlardan dönmek için 12 Eylül gibi şok etkili hareketler beklemeyin. Hemen işlemekte olduğunuz kötü hareketlere son veriniz ve çevrenizdeki İslâmi hizmetlerin bir ucundan tutuveriniz.
Kaynak: Mahmut Toptaş Hocaefendi (Ayasofya Eski İmam-Hatibi), Tanıdığım Ünsüzler
Hazırlayan: A.Kerim Melleş, www.hikayearsivi.net