(Bir süre evli kaldığı eşi Latife Uşaklıgil’in anılarından).
Evli bulunduğumuz sıralarda idi. İzmir’deydik.
Doktorların önerisi gereğince sessiz, sakin bir hayat sürmesi, dinlenmesi gerekliydi:
Bir türlü uyuyamadığı bir gece:
- Latife, ben şimdi tramvaya binmek istiyorum, dedi.
- Dinlenseniz olmaz mı? Vakit de oldukça geç, dedim.
- Ben de vaktin geç olmasından yararlanıp tramvaya binmek istiyorum ya, diye karşılık verdi.
Derhal gereken yerlere emir verildi. Bir atlı tramvay hazırlandı.
- Tramvay hazır, emrinize amade...
Yanlarına yaverlerini de aldılar. Hep birlikte tramvaya gittik. Bir sürücüden başka kimse yoktu. Atatürk sürücünün yanına yaklaşıp sordu:
- Sen atları kamçı ile mi idare edersin?
- Tabii Paşam, kamçısız idare edilir mi?
- Neden idare edilmesin?
- Biz görmedik...
Ata sürücünün yanına oturdu.
- Sen şu yerini bana ver de, kamçısız idare edeyim, dedi.
Sürücü hemen yerini verdi. Atatürk dizginleri ele aldı. Tramvay atlarını kamçısız sürmeye başladı.
- Nasıl idare edebiliyor muyum?
- Benden daha güzel idare ediyorsunuz Paşam...
- Ben de senin gibi bir idareciyim. Ben de yüz binlerce insanı idare ettim. Onları ölüme giden yola seve seve sevkettim. Fakat bir tanesine bile kamçı kullanmadım.
Kaynak: Hadi BESLEYİCİ, Atamız Atatürk, s.88-89