Sultan II.Murad zamanında Ankara’da bulunan Hacı bayram Veli’yi vezir sultana şikayet eder:
- Ankara’da bir çıkmış, etrafına bir çok mürid toplamış, sizin makamınıza göz dikmiş, der.
Padişah iki asker gönderir:
- Eline kelepçe vurun getirin, der.
İki asker Edirne’den yola çıkarlar.
Hacı Bayram Veli bundan manen haberdar olur. Yanına bir müridini alır ve Ankara dışında askerleri karşılar.
Hacı Bayram Veli sorar:
- Nereye gidiyorsunuz?
Onlar da:
- Ankara’ya. Orada biri çıkmış sultanın makamına göz dikmiş. Onu alıp padişaha götüreceğiz, derler.
Bunun üzerine Hacı Bayram Veli:
- O benim. Buyurun elime kelepçe vurun, gidelim, der.
Askerler:
- Aman efendim, biz sizin gibi bir zatı götüremeyiz. Onu bulamadık diyelim, biz dönüp gidelim, derler.
Hacı Bayram Veli:
- Hayır, padişahın emrini yerine getirmelisiniz, der.
Beraberce Edirne’ye gelirler. Padişahın huzuruna çıkarlar. Padişah onun konuşmalarından, hal ve hareketinden söylendiği gibi biri olmadığını anlar. Bu sırada kötü niyetli vezir Hacı Bayram Veli’yi zehirlemek ister. Hacı Bayram Veli’nin şerbetine zehir koyar. Şerbeti sıra ile verir. Sıra Hacı Bayram Veli’ye gelince alır, yanındaki müridine verir:
- Oğlum, bunu vezir niyetine iç, der.
Mürid içer ve vezir ölür.
Bunun üzerine Hacı Bayram Veli der ki:
- Padişahım, şerbeti ben içse idim siz ölecektiniz, mürid içince vezir öldü.
Padişah Hacı Bayram Veli’ye sorar:
- Babam İstanbul’u fethetmek için çok çalıştı, müyesser olmadı, acaba bize müyesser olacak mı?
Hacı Bayram Veli cevap verir:
- Şu beşikteki yavruya nasip olacak.
Beşikte henüz altı aylık olan Fatih Sultan Mehmet vardır.