Emir Sultan, Yıldırım'ın Timur Han'la savaşmasına razı değildir. Ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu kardeş kavgasına mani olamaz. Çekilir bir taraflara. Hatta bu kayıtsızlığa mana veremeyen Hundi Hatun sorar:
- Babamı yalnız mı bırakıyorsun?
- Bak hatun! Ne bu savaşın bir manası var, ne de babanın kazanma şansı. Eğer elinden bir şey geliyorsa hiç durma, geç olmadan çevir onu.
- Niye öyle söylüyorsun. Babam mağlubiyet tatmamış bir sultandır.
- Evet Timur da mağlubiyet tatmayan bir hakandır. Sen onun kaç devleti yıktığını biliyor musun? Üstelik ülkesi daha büyük, askeri daha fazla. Dahası Maveraünnehir illeri ilimde de, sanatta da çok önümüzde.
- Sen babamın manevi zırhı değil misin?
- Peki sen Timur'u koruyucusuz mu sanıyorsun. O, zamanın kutbundan dua aldı. Ancak Hace Hazretleri’nin dahi böylesi bir savaşa rızası yok.
- Ne yapmalıyız peki?
- Baban aklını örten öfkenin farkına varmadıkça ne yapabiliriz ki?
- Diyelim ki öfkesi galip geldi.
- Zor günlere hazırlansanız iyi edersiniz.
Ankara Savaşı’nda yaşanılan acı mağlubiyetin ardından Timuroğulları Bursa'yı muhasara altına alırlar. Şehir halkı zor durumdadır, hatta aç kalır. Ahali gelip Emir Sultan'ı bulur ve çok yalvarırlar. Mübarek bir kağıda bir şeyler karalar, ordugaha yollar. O kağıtta ne yazılıdır bilemiyoruz, ancak hemen o gün çadırlar sökülür. Asya yollarına göç düzülür.
www.hikayearsivi.net