Molla Gürani Hazretleri dünya makamlarına rağbet etmez, ancak gençleri yükselmeye teşvik eder. Nitekim gün gelir müderrisliği de bırakır ve mütevazı dergahında bildiği usullerle talebe yetiştirir. Özellikle kıraat (Kur’an-ı Kerim’i doğru okuma) üzerinde çok durur.
Büyük Veli gecelerini ibadetle geçirir ve gündüzleri daima oruçludur. Döner dolaşır ölümü anlatır ve ona hazırlanır. Nitekim bir gün talebelerini toplar:
- Şimdi! der,
- Üzerinizde olan hakkımı ödeme zamanıdır. Açın bakayım Yasin-i Şerifi!
Genç mollalar onun son yolculuğa çıkacağını anlar ve çok ağlarlar. Molla Gürani her zamanki gibi sakin ve mütebessimdir ama bir başka heybettir belirir yüzünde:
- Bayezid’e söyleyin adalet üzere olsun, insanları himaye, beldeleri muhafaza etsin!, buyurur.
- Namazımı bizzat o kıldırsın ve borçlarımı (aslında borcu yoktur) sahiplensin. Size vasiyetim şudur ki: Beni garipler gibi defnedin. Mezarıma ayaklarımdan çeke çeke sürükleyin!
Bayezid Han hem vasiyete, hem de edebe riayet etmek ister. Onu yine çeke çeke sürüklerler, ama zarif bir hasır üstünde.
Millet caddesinden gün boyu otobüsler tramvaylar geçiyor. Topkapı’ya, Eminönü’ne milyonlar akıyor. Ama Molla Gürani Hazretleri’nin kabrini bilen o kadar az ki.
Hani diyorum Fındıkzade yolumuzun üstü. Hiç değilse geçerken bir Fatiha okusak. İnanın buna ondan ziyade bizim ihtiyacımız var. Allah-u Teala böylesi bir gönül ehline nice şefaat izni verir bilemeyiz. Ama olur ya, belki o dehşet gününde bizi de hatırlar... Kim bilir?
www.hikayearsivi.net