Günün birinde bir krallığa başka bir düşman krallık tarafından savaş açılmış ve krallığın kalesi ele geçirilip kral aranmaya başlanmış.
Ama o esnada bizim kral kendi halkının arasına karışıp kendini gizlemeyi başarabilmiş. Halktan bir köylüye de kendisini düşmanlardan saklamasını, bunu yapması ve kendisinin kurtulması halinde de kendisine ne isterse verebileceği vaadinde bulunmuş.
Bunun üzerine köylü kralını kendi evine kaçırıp yatağının altına saklamış. Bu sırada kralı bulamayan düşman askerleri tüm evleri aramaya karar vermişler. Köylünün evine de bakmışlar tabi ki...
Kralın altında bulunduğu yatağı, düşman askerlerinden biri kılıçla yoklamış ama şans eseri kralı farkedemeyerek ordan ayrılmış....
Böylelikle kral askerlerin eline düşüp ölmekten kurtulmuş. Yatağın altından çıkıp köylüye teşekkür etmiş ve sözünü tutacağını söyleyip köylünün isteklerini söylemesini buyurmuş.
Bunun üstüne köylü, kendini ve ailesini ölene kadar rahat yaşatacak kadar para ve toprak almış kraldan. Ama köylü son bir arzusunun olduğunu da belirtip; askerler sizi öldürmek için eve giripte yatağı kılıçla yokladıklarında neler hissettiniz?" diye sormuş. Bu soru üzerine kral hiddetlenmiş...
"Nasıl olur da bir köylü kendisine böyle bir soru sorabilir" diye köpürmüş...
Ve hemen askerlerine emir verip köylünün bu sorusu yüzünden asılmasını istemiş. Kralın isteği üzerine hemen bir darağacı kurulmuş ve ip köylünün boynuna geçirilmiş.
Tam köylünün ayağının altındaki sandalye çekilecekken kral celladına "Dur" emri verip köylünün yanına yaklaşmış ve demiş ki:
- "Şimdi anlıyor musun neler hissettiğimi?..."
Evet aynı şeyi hissedebilmek - aynı duyguyu birebir anlamak için AYNISINI tecrübe etmek lazım. Yoksa anlayamazsınız ne kadar anlamaya çalışsanızda... Bu yüzden seni ne kadar sevipde kavuşamamın acısını ancak birini deliler gibi sevip ona kavuşamayınca anlarsın...
Gönderen: Gökhan Kekik