Kanuni Sultan Süleyman’ın naaşı tam mezarına bırakılacaktır ki, elindeki çekmeceyi tabutun yanına sıkıştırmaya çalışan bir saray ağası Ebussuud Efendi’nin dikkatini çeker, mübarek derhal müdahale eder:
- Dur bakayım! der,
- Neler oluyor orada?
Saray ağası:
- Bu emaneti mezara bırakmam gerek.
- Olmaz! Böyle bir şey caiz değil.
- Sultanımız vasiyet ettiler ama.
- Vasiyet mi? İçinde ne var acaba?
- Bilmiyorum efendim.
- Ver bakayım şu çekmeceyi.
Adamcağız uzatır, Şeyhülislam uzanır. Lakin tam o sıra kalabalık dalgalanır, çekmece yere düşer. Ortalığa yüzlerce kağıt yayılır. Ebussuud Efendi bunlardan birini eline alır. Altında kendi mührünü görmez mi? Gözü kararır, rengi uçar. Benzinde tek damla kan kalmaz, bildiğiniz kül kesilir. Hemen oracığa çöker, yumruklarını şakaklarına dayar. Zor duyulan bir sesle:
- Ah Süleyman ah! der, Sen kendini kurtardın. Bakalım Ebussuud ne yapacak?