Ta babası II. Bayezid döneminden itibaren Osmanlı'nın sınırlarına tecavüz eden Safevi lideri Şah İsmail, bu tutumunu Yavuz zamanında da devam ettirince, Osmanlı padişahı, bu meseleyi halletmek üzere sefer hazırlığı yaptı.
Yavuz, otağını önce Eyüp Sultan sırtlarındaki kıl sahrasında kurdurdu. İlk gün Eyüp Sultan türbesini ziyaret etti. Fakirlere paralar dağıttı. Oğlu Süleyman'ı İstanbul'a bırakarak Üsküdar'a geçti. Maltepe'ye geldiği zaman, Şah İsmail'e bir mektup yazarak alay etmek gayesiyle ona bir aba, bir hilal, asa gibi hediyeler gönderdi. Şah İsmail de Yavuz'a bir kutu afyon gönderdi.
Yavuz, Şah İsmail'e bir mektup daha gönderdi. Bu mektubunda:
- Şah İsmail!
Sen benim hudut memleketlerimde görünmekle bana meydan okudun. İşte ben geldim. Haftalarca yürümekte olduğum halde ne senden, ne de askerinden bir eser var? Ölü müsün, yoksa sağ mısın bilmem?
Sen hileden başka bir şey bilemezsin. Eğer korkuyorsan bir hekim getir ki seni tedavi etsin. Kendini gizlemekte devam edecek olursan erkek sayılmazsın. Miğfer yerine kadın başörtüsü, zırh yerine şemsi siper giyerek hükümet sürmekten vazgeç." diye yazdı. Bir de ona kadın elbisesi gönderdi.
Bu mektuptan fazla geçmedi iki ordu Çaldıran'da çarpıştı ve Yavuz'un askerleri büyük bir zafer kazandı(1514). Öyle ki Şah'ın tahtını bile ele geçirdiler.
Yavuz, Tebriz içlerine kadar gitti. Doğu'nun en kaliteli bilginlerini getirdi. Bunlardan biri vardı ki, Yavuz'un bundan sonraki döneminde en büyük yardımcısı oldu.
Evet, bu Hasan Can'dan başkası değildi.
Kaynak:Padişahlardan Hazır Cevaplar,Ali Karaçam
Meriç Yayınları, Şubat-2007, İstanbul
Hazırlayan:www.hikayearsivi.net | KuTuL KuLuB