Adamın biri arabasıyla akıl hastahanesinin önünden geçerken, lastiklerinden biri fırlar, bu sırada bijon somunları da fırlayıp kayboluverirler. Tecrübesiz şoför hastahanenin duvarına dayanmış, kara kara düşünmektedir. Birden duvarın iç tarafından bir ses gelir,
- Hey hemşehrim, nedir düşüncelere dalıp gitmişsin öyle!
- sen işine bak, kardeşim.
- Yahu, bir söylesen ne olur sanki, kıyamet mi kopar?
- Ama benim bu aklımla çözemediğim bir işi, sen divaneliğinle nasıl çözebilirsin ki?
- Canım, nasıl olsa şu anda bir yol bulamıyorsun; bana söylesen, ben de bulamasam, yine bir kaybın olmaz ki!..
Adam biraz bu sözü haklı bulduğundan, biraz da onu başından uzaklaştırmak istediğinden olacak; "peki" der ve durumu anlatır:
Ancak akıl hastası şaşırtıcı şekilde çıkar yolu gösterir:
- Bunda anlamayacak ne var? Geri kalan üç lastikte dörder bijon var ya; onlardan birer tane sök, elinde üç bijon olur. Onları fırlayan tekere tak. Her tekerde üçer bijon da seni istediğin yere kadar götürür.
Adam gerçekten haklıdır. Şoför merakla sorar:
- Çok şahane bir fikir... İyi de, sende bu kadar akıl varken neden oraya tıkıldın ki? Cevaba bakınız;
- Aaah, ben dışarıdaki akıllıların deliliğinden buraya sığındım...
Bölüm: Hekimler ve Hastalarla İlgili Hikayeler
Kaynaklar: Tarihi Öyküler(Ebubekir Subaşı)-Timaş Yay.
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net