RP Genel Merkezinde çalışan Muhsin Özer anlatıyor:
Ahmet Tekdal Refah Partisi Genel Başkanı idi. Maltepe'de bulunan Parti Genel Merkezinde merhum Fahrettin Fırat İdare Amirliği yapıyordu. Bir de teknisyenimiz Necdet Berber vardı. Necdet çok heyecanlı bir arkadaştı. Parti'nin ses ve görüntü işlerini hallederdi.
Genel Merkez'de bir gün bir hesap makinesi kayboldu, idare Amiri olağanüstü toplantı yaptı. Personeli sorguluyor. Hesap makinesinin nereye kaybolacağını araştırıyordu. Bir ara Necdet daldı gitti. Bu dalış herkesi endişelendirdi. Fırat hemen Necdet'in yanına giderek "Ne düşündüğünü" sordu. Necdet'in derdi hesap makinesi filan değildi. O Genel Merkezin etrafına demir parmaklıklar ve zırhlar yapmayı planlıyordu. Neden diye sorulunca cevabı herkesi güldürmüştü.
- Efendim hesap makinesinin başına gelenler bizim kameraların da başına gelebilir. Onların çalınmaması lazım, ikincisi de Genel Merkeze saray havası vermiş oluruz. Ama hapishaneye benzer diye korkum var. Hani diyorum, sizin gibi gardiyan varken böyle yapılsa hiç fena olmaz.
Necdet, bir gün bir odada Kur'an okurken, Fahrettin Fırat onu çağırdı.
- Necdet, bak sen oturup Kur'an okuyorsun. Kur'an okuma diye bir şey diyemem. Ama diğer işlerini ihmal ediyorsun. Genel Merkezin içinde dolaşman lazım. Olayları zapt-ı rapt altına alman lazım" dedi.
Necdet bu emri aldı ya, hapishane de volta atar gibi elleri arkada devamlı dolaşmaya başladı. Odalara bakıyordu. Aradan bir hafta geçti. Gelen misafirler bu hareketten tedirgin olmaya başladılar. Fahrettin Fırat bir gün onu çağırdı ve sordu:
- Necdet sen ne yapıyorsun?
- Ne yapayım efendim deli danalar gibi dolanıyorum. Hala şu zapt-ı rapt nasıl oluyormuş anlayamadım. Zapt etmesine zapt ettim ama bu rapt işi nasıl olacak bunu bir türlü anlayamadım.
www.hikayearsivi.net