Gazeteci Ceyhan Altınyeleklioğlu anlatıyor:
Bir seçim öncesiydi. Seçim propagandaları daha yeni yeni başlıyordu. Demirel de seçim öncesi ABD'ye giderek Devlet Başkanı Carter ile görüşecekti. Milli Selamet Partisi'nin seçim otobüsüyle biz de Niğde'ye gidiyorduk. Erbakan Hoca da otobüste yer alıyordu. Ben o zaman Anadolu Ajansı muhabiriydim. Birde Milli Gazete muhabirleri vardı.
Demirel Başbakan, Erbakan Hoca ise Başbakan yardımcısı idi. Demirel'in önceki sene ABD'ye yaptığı gezide Carter ile görüşürken masaya yumruk vurduğunu hatırlatarak:
- Demirel'in gezisi hakkında bir açıklama yapar mısınız? diye sordum.
Erbakan tebessüm ederek şöyle konuştu:
- Herkes dayısına gider. Bizim dayımız millet, biz ona gidiyoruz. Demirel'in dayısı da ABD. O da ona gidiyor. Ayrıca o Carter'in masasına yumruk filan atamaz, atsa atsa takla atar.
Ben de Bor'dan haberi bu şekilde geçtim. Miting alanına geldik. Erbakan Hoca konuşmasını sürdürürken bir görevli geldi.
- "Erbakan Hoca sizi çağırıyor" dedi. Yukarı çıktım. Hoca biraz önce söylediğini "bir gazeteci arkadaşımız yolda gelirken böyle dedi" diyerek söylediklerini benim ağzımdan söyledi. Miting meydanı birden dalgalandı. "Milli Basın" sloganları atıldı.