MSP-CHP koalisyon hükümetinde MSP'li Adalet Bakanı İsmail Müftüoğlu anlatıyor:
Birinci Kıbrıs Harekatından sonra Ecevit'in Cenevre'ye gitme durumu söz konusu olunca Necmettin Erbakan MSP tarafından da ilgili bakanın cenevre de bulunması gerektiğini söyledi. Dışişleri Bakanı Turan Güneş'in ve benimde içinde bulunduğumuz 20 kişilik heyet Cenevre'ye gittik.
Mavras, Callaghan ve Güneş arasında üçlü bir zirve oluyordu. Görüşmeler arasında Güneş'e, Ecevit'in Ankara'dan aradığı söyleniyordu. Güneş toplantıyı yarıda bırakıp telefonla görüşüyor, geldiği zaman da biraz önce müzakerelerde söylediklerinin tam tersini ifade ediyordu. Güneş'in daha sonra anlattığına göre; Ecevit, Kissinger ile toplantı halindeydi. Telefonları da toplantı anında ediyordu.
Aradan biraz zaman geçti. Bir saban erkenden Callaghan'ın daveti üzerine yine Turan Güneş görüşmeye gitti. Fakat çok fazla zaman geçmeden üzüntü içinde geldiğini gördük. Haluk Ulman ile beni çağırarak bir odaya oturduk. Elleri cebinde ağlar bir vaziyette dert yandı:
- Ben bu vazifeyi yürütemeyeceğim. Böyle ikide bir talimat değiştirmekle haysiyet kaybetme noktasındayız. Biraz önce görüştüğümüz Hariciye Vekili Callaghan bana son derece büyük hakaret yaptı.
Biz bu sözler üzerine şaşkına döndük. Hemen olayı anlatmasını istedik.
Turan Güneş konuşmasına şöyle devam etti:
- "Callaghan bana; ben bir bakan ile konuşuyorum zannediyordum. Halbuki bir telefon ahizesi ile konuşuyormuşum!" dedi.
Güneş, bu hadiseyle birlikte teleks ile Başbakana istifasını göndermek istedi. Kendisini çok zor ikna ettik. Bundan sonra gazeteler Turan Güneş'in ismini "telefon ahizesi" olarak anmaya başladı.