Süleyman Arif Emre anlatıyor:
1974 seçimleri sonrasıydı. Üçbuçuk aydır hükümet buhranının devam ettiği günlerdi. Bir gün Cumhuriyet Senatosunda grubu olan Milli Birlikçilerin Başkanı Fahri Özdilek Paşa beni telefonla aradı.
- Arif Bey, biz arkadaşlarımızla Genel Başkanınız Necmettin Erbakan Beyefendi'yi ziyaret ederek kendisine teşekkür etmek istiyoruz. Lütfen bize bir randevu alır mısınız ?
Allah Allah. Ortada teşekkür edecek ne vardı ki? Şaşırmıştım. Gayri ihtiyari sordum:
- Hay hay Paşam ama sorabilir miyim acaba hangi konularda teşekkür edeceksiniz.?
- Allah Allah bilmiyor musunuz. Sayın Erbakan başta olmak üzere sizin Meclis Grubunuz hükümetin bizim başkanlığımızda kurulmasına karar vermiş, biz bu konuyu aramızda müzakere ettik. 270 oyla Meclis'ten güven oyu alabileceğimizi düşünüyoruz. Gelip hem teşekkür edeceğiz, hem işin detaylarını konuşacağız. Bize sizin bu kararı aldığınızı Sivas Milletvekili ihsan Karaçam Bey haber verdi.
Al bakalım çık işin içinden çıkabilirsen. İhsan Bey'i aradım sordum.
- Yahu ihsan Bey biz ne zaman hükümetin Fahri Özdilek Paşa'nın başkanlığında kurulmasına karar aldık ki gidip öyle söyledin, adamları neden ümitlendirdin?
- Arif Bey! Ben sana, "Fahri Özdilek Paşa arkadaşımızdır, kendisini ziyaret edip bir kahvesini içmemde mahzur var mı? dedim. Sen de, "hayır bir mahzur yok" dedin. Bende gittim.
- Gittin ama bey kardeşim. Kahve içmekle hükümet başkanlığı teklif etmek arasında ne münasebet olabilir ki, bu teklifi yaptın?
- Ben "kahvesini içebilirsin" sözünü bu manada anladım ve teklifi de bu nedenle yaptım.