Türkler İstanbul’u kuşatırken papazın biri bir tavada yedi balık kızartıyormuş. Balıkların bir tarafı kızarmış, papaz bunları tavada çevireceği sırada yanına gelen bir adam Türklerin şehri zabtettiklerini söylemiş. Papaz da şu cevabı vermiş:
- Türkler hiçbir zaman bu şehre ayak basamazlar. Benim buna inanmam için şu kızarmış balıkların canlanması lazım.
Papaz bu sözü söyler söylemez balıklar canlanarak tavadan fırlamışlar ve suyun içine düşmüşler. O hortlamış balıklar bu gün hala suyun içindeymişler. Bizanslılar İstanbul’u geri alınca yarı kızarmış halde suda yüzmeye devam eden balıkları papaz gelip tekrar tavaya koyup öteki taraflarını da pişirecekmiş!
*****
Türkler Ayasofya’ya girdikleri sırada yapılan ayin henüz bitmemiş, papaz ayin kadehini eline alıp kürsüye çıkmış ve orada bulunan bir kapıdan içeriye girmiş. Kapı hemen kapanmış. Papazın peşinden giden Türkler duvardan başka bir şey bulamamışlar. Bu duvarı Türkler bir türlü yıkmayı başaramamışlar. Kapı ancak Bizanslılar İstanbul’u geri alınca açılacak ve papaz ayinini bitirmek için geri dönecekmiş.
*****
İstanbul’un fethedildiği gün, Türklerin eline geçmesin diye Ayasofya’nın mihrabı Frenklere verilmek üzere bir gemiye yüklenir. Fakat gemi Marmara’nın ortasına gelince batar ve mihrap suyun dibine gider. Bu mihrap bu güne kadar bulunamamıştır. Bu mihrap ancak Bizanslılar İstanbul’u fethettikleri zaman bulunabilecek ve Ayasofya’daki yerine konabilecekmiş.
*****
İstanbul’un Türkleşme saati yaklaşınca Bizans imparatoru Türkleri durdurmak için savaşmaya başlamış. Bir zenci kılıcını kaldırıp imparatoru öldüreceği zaman gökten bir melek gelip imparatoru almış ve bir mağaraya götürmüş. Türkler bu mağarayı bulamamışlar. Bizanslılar İstanbul’u alacakları zaman bu melek imparatoru sakladığı mağaradan çıkaracakmış.