Talebeleriyle sürekli mektuplaşırdı. Gelen mektuplara cevaplar yazar ve bu şekilde diyaloğa önem verirdi. Zamanla bu mektuplar Nur Risalelerinin önemli bir bölümü haline geldi. Barla, Kastamonu ve Emirdağ Lahikası gibi eserler bu şekilde oluştu.
Bir gün Bediüzzaman'a bir talebesinden mektup geldi. Mektupta tanınmış bir hocadan söz ediyor ve hocanın Risale-i Nur'ların aleyhinde konuştuğu yazıyordu.
Bediüzzaman mektubu okuyanın sözünü kesti ve devamını okumasına izin vermedi. Üzülmüştü, biraz da kızmıştı.
"O zat, ilim ehlidir, alimdir, bize dosttur, o öyle söylemez, siz benim kardeşimle aramı mı açacaksınız?" dedi.
Ve talebelerine şöyle ders verdi:
"Kardeşim, biz daima olayları iyiye ve güzele yormakla görevliyiz, kötü düşünceler alemimizi işgal etmemeli. Kesinlikle gıybet etmeyin ve kimsenin aleyhinde konuşmayın."