Kıbrıs için düzenlenen Cenevre Müzakereleri’ne katılan Adalet eski Bakanı Müftüoğlu:
MSP kanadını temsilen Cenevre Konferası’na benim katılmam uygun görüldü. CHP’yi temsilen de Haluk Ülman, ikincisine de Gündüz Ökçün katıldı. Cenevre’de Dışişleri Bakanı ile Başbakan Ecevit arasında zaman zaman sertleşmeler olmuştu. Sayın Ecevit’in mekik diplomasisi nedeniyle heyetimiz ve Dışişleri Bakanı çok zor durumda kaldı. Cenevre’deki heyetimizin asıl amacı ikinci harekât hazırlığını sağlamak için manevralar yapmaktı. Ancak o dönemde Ecevit, ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile sıkı müzakere içindeydi. Kissinger’in talimatlarını aynen alıyor ve hükümet ortaklarına danışmadan Turan Güneş’e aktarıyordu. Güneş de Ecevit’in devamlı taktik değiştirmelerinden rahatsız oluyordu. Sonuçta 30 Temmuz 1974 Cenevre Deklarasyonu imzalandı ve 8 Ağustos’ta tekrar Cenevre’de toplanılması kararlaştırılarak Türkiye’ye döndük.
Hayır, bildiğiniz gibi 8 Ağustos’ta tekrar Cenevre’ye gittik. Buraya gidişimizin sebebi yine müzakereleri mümkün mertebe uzatmak ve ikinci müdahaleye zemin hazırlamaktı. İkinci görüşmelere giderken Güneş’le Ecevit arasında “Ayşe tatile çıktı” şeklinde bir parola tespit edilmişti.
Bu parola bize geldiği takdirde müzakereleri kesecektik. Ne var ki günlerce kavgalar yapıyorduk ama bir türlü parola gelmiyordu. Turan Güneş bir gün bunalmış bir vaziyette geldi ve “Bir yemek yiyelim” dedi. Turan Güneş, Haluk Ülman ve Nermin Hanım’la birlikte yemeğe gittik. Yemek sırasında Haluk Ülman aldırmaz haliyle, “Turan abi, Bülent abi telefon etti ve bana dedi ki; ‘Ayşe’yi tatile gönderdik’ ” dedi. Biz hemen kendisine bunun ne zaman söylendiğini sorduk. O da “İki gün önce” dedi. Turan Güneş sinirlendi: “Allah cezanı versin, bu bizim parolamızdı ve müzakereleri kesecektik” dedi. Bu yemeğin ardından müzakereler kesildi ve sabahında harekât başladı.
Ecevit asla “Kıbrıs Fatihi” değildir. Gerek hükümet kanadı içinde gerekse de Cenevre Müzakereleri sırasındaki tavrı, Ecevit’in çekingen ve ümitsiz bir tavır içinde olduğunu gösteriyor. Tarih, doğruları yazmakla mükelleftir. Ecevit’in Kıbrıs Fatihi olarak gösterilmesi, tarihi gerçeklere aykırıdır. Bu şekilde takdimi de tarihe ihanettir. Ecevit dış politikasında sürekli olarak Henry Kissinger’ın talimatları doğrultusunda hareket etmiştir. “Mekik diplomasisi” diye icat edilen ifade, tamamen Kissinger ile Ecevit arasında yapılan görüşmelerin temsili ifadesidir. Cenevre’de de Kissinger’ın açıklamaları ile sürekli karar değiştirilmiştir.
Ecevit’in devamlı karar değiştirmesi karşısında Turan Güneş bunalmıştı. İngiltere Başbakanı Galagan bu tavır değişiklikleri üzerine Güneş’e “Ben bir bakanla konuştuğumu zannediyordum, fakat siz bir telefon ahizesiymişsiniz” demiş. Bu söz Turan Güneş’e çok dokunmuş. Büyük bir üzüntü içinde Haluk Ülman ve bana “İstifa ediyorum” dedi. Teleksin başına geçti, istifasını yazıyor. Ben de “Sayın Güneş, siz buraya CHP’nin bakanı olarak gelmediniz. Siz Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bakanısınız. Bilesiniz ki istifanız size kurşun sıkmama vesile olacaktır” dedim. Bunun üzerine hemen orada Ecevit’i aradım, Ecevit telefona çıkmadı, Deniz Baykal’la görüştüm. Baykal, “Sayın Müftüoğlu, siz Sayın Güneş’i istifa etmekten vazgeçirmeye çalışın. Ben Ecevit’le konuşurum” dedi.
İsmail Müftüoğlu, Adalet Eski Bakanı