Unutulmuş bir gerçek...
Türkiye'nin şahit olduğu ve pekçok kişinin unuttuğu Arafat ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile ilgili bir gelişmeyi burada hatırlatmakta yarar var. 1976 yılında İslam Konferansı Teşkilatı'nın (İKT) Yedinci İslam Dışişleri Bakanları Konferansı İstanbul'da toplanacaktı. İktidarda Süleyman Demirel'in başkanlığında Birinci Milliyetçi Cephe hükümeti vardı. Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş ve Turan Feyzioğlu başbakan yardımcıları koltuklarında oturuyorlardı. Türkiye henüz İKT üyesi değildi; toplantılara üye ülkelerden daha düşük düzeyde katılıyor ve alınan kararlara "itiraz şerhi" koyduruyordu. Dışişleri Bakanı İ. Sabri Çağlayangil idi.
Milliyetçi Cephe hükümetini oluşturan ortaklardan Erbakan'ın Milli Selamet Partisi (MSP) diğer ortaklardan farklı bir dış politika tercihlerine sahipti. Batı dünyasıyla ilişkileri sorguluyor ve Ortadoğu ve İslam ülkeleriyle her alanda yakınlaşmayı savunuyordu. İslam Ortak Pazarı, İslam Dinarı, İslam Savunma Paktı gibi tezler ileri sürüyordu. Her alanda gözlerini Ortadoğu'ya çevirmiş ve her fırsatta ilişkileri geliştirmenin yollarını arıyordu.
İstanbul'daki İslam Dışişleri Bakanları Konferansı bunun için iyi bir fırsattı. Zaten bu konferansın İstanbul'da yapılması da Erbakan ve MSP'nin çabalarıyla oluyordu. Yoksa henüz üye dahi olmayan bir ülkede konferansın toplanması olacak şey değildi. 15 Mayıs günü başlayacak konferans öncesinde hükümette ciddi bir kriz çıktığı haberi ortalığa yayılmıştı. Zaten zar zor yürüyen hükümet dağılmanın eşiğine gelmişti. Hükümet ortağı Erbakan'ın üç temel isteği vardı: Konferans toplantısında Türkiye'nin tam üyelik başvurusunun yapılması, Erbakan'ın İslam ülkeleri temsilcilerine bir konuşma yapması ile Filistin Kurtuluş Örgütü'nün Ankara'da temsilcilik açmasına müsaade edilmesi.
FKÖ'nün temsilcilik sorunu...
Hükümet içerisinde sürdürülen uzun görüşmelerden sonra İKT'ye tam üyelik başvurusunun yapılmasına, Erbakan'ın başbakan yardımcısı olarak Topkapı Sarayı'nda misafirlere bir yemek vermesine karar verilirken FKÖ'ya Ankara'da temsilcilik açmak için izin verilmesi kararı bir türlü alınamamıştı. 1974 yılında Birleşmiş Milletler, Arap Birliği, İKT ve diğer uluslararası örgütler FKÖ'yü Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak kabul etmiş ve bunun üzerine pekçok ülke temsilcilik açmasına izin vermişti. Türkiye ise buna direnmekteydi.
Bugünse Filistin halkının mücadelesini dünyanın gündemine yerleştiren Arafat'ın cenazesine Türkiye'nin başbakanı, dışişleri bakanı ve ana muhalefet parti başkanı birlikte katılmaktadırlar. Türk siyasetinde ve dışişlerindeki değişmeyi bu kadar somut şekilde ortaya koyan pek az örnek olay vardır. Bütün bunları yaşamış biri ister istemez "nerden nereye?" sorusunu sormak ihtiyacı duymaktadır.
Dün FKÖ'nün Ankara'da temsilcilik açmasına direnen Türkiye, daha sonra ilan edilen Filistin Devleti'ni ilk tanıyan devletlerden biri olmuştur. Türkiye giderek kendisiyle, kendi geçmişiyle, kendi coğrafyasıyla ve kendi aile üyeleriyle barışmakta, yakınlaşmakta ve bölgenin mukadderatının kendisiyle yakından ilgili olduğunun farkına varmaktadır. Filistin başka bir yer değil; Filistin Türkiye'dir. Aynen Felluce'nın, Bağdat'ın, Bosna'nın başka yerler olmadığı gibi. Arafat da yabancı bir halkın lideri değil bizden biri idi. Arafat'ın ölümü ailemizden birinin ölümüdür. Allah taksiratını affetsin.
Davut Dursun,Yeni Şafak, 16 Kasım 2004