- Efendim(SAV), Yeryüzünü şereflendirmesen bizim halimiz ne olurdu?
Hayatınızın anlamı yaşadıklarınız mı? Yoksa kendi tarifinizin dışında olanlardan mı haberiniz yok? Gündelik hayatın telaşı içersinde kaybolduğumuzun farkında bile değiliz? Kooperatif taksidiniz, akşam ki televizyon programı, maç, evladınızın okul dururumu, eşinizin kanepe isteği, diyet programınız, yemeğinizin tuzsuz olması, otobüsü kaçırmanız, amirinizin size bakışı, komşunuzun arabası, arkadaşınızın cep telefonu…
Sahi,hayatınızı bunlar mı kaplıyor?
Oysa gerçek her gün karşımızda,her an karşınızda…
Bakmasını, görmesini, duymasını bilmek gerek… Bu bir hikaye değil ki, sizlere hikaye anlatayım… Ben sizlere bir gerçeği anlatamaya gayret edeceğim; bundan çok kısa bir süre önce yaşanmış bir gerçeği… Bu gerçekle, bizim şimdiki yaşadıklarımıza bir bakalım… Bir bakalım ki nelerden vazgeçmeye hazırız…
Bu Kutlu Doğum Haftası’nda, eskimeyen ve eskimeyecek gerçekleri dinleyelim…
Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalı; Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde ; Topkapı Sarayında, Kutsal Emanetler bölümünde, Peygamber Efendimizin (SAV) Hırka-i Şerif-i ile ilgili çekim yapmak için gidiyorlar. Özel izinle çekilecek bölüm için orada bulunan idareciler,çekim ekibine diyorlar ki; ‘bu fırsat her zaman ele geçmez, çekim günü ailelerinizi de getirin, onlarda görsünler…’
Beklenen gün geliyor, çekim ekibi hazırlıklarını yapıyor ve Hırka-i Şerif sandığından çıkarılıyor… Bohçalar açıldıkça, etrafa tarifi imkansız olan Efendimiz’in (SAV) kokusu yayılıyor… Misk, amber, gül kokuları...
Bir tarihçi ağabeyimiz, Hırka-i Şerif konusunda televizyon izleyicileri için bilgiler veriyor. Hırka-i Şerif’in öyküsünü anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.s)'in Kâ'b b. Züheyr'e hediye ettiği Hırka-i Şerif’in öyküsü bu. Babası ve kardeşleri kendisi gibi şâir olan Ka'b'ın erkek kardeşi Büceyr'in müslüman olması akrabalarının hoşuna gitmeyince, onların etkisinde kalan Ka'b, Hz. Peygamber'i (SAV) hicvetti. Daha sonra yaptıklarından pişmanlık duyan Ka'b gizlice Medine'ye gelip, kendisini tanıtmadan Hz. Peygamber'in (SAV) huzuruna çıktı. Af müjdesi alınca kendini tanıtıp yazdığı hicviyelere kefaret olabilecek güzellikte meşhur Kaside-i Bürde adlı kasidesini sundu. Hani, ‘Yurdundan koparılmış gözleri sürmeli yaralı bir ceylân gibi’ dizeleriyle başlayan’ Kaside.
Kaside'yi çok beğenen Hz. Peygamber (SAV) sırtından hırkasını çıkararak Ka'b'a hediye ediyor. Resûlullahın (SAV) hediye ettiği bu hırka, Hz. Muaviye tarafından Kâ'b bin Züheyr'in vârislerinden satın alınıp, muhafaza edilmiştir. Sırasıyla Emevîlere, onlardan Abbasîlere, daha sonra da Mısır'ın fethinde Mekke Şerifi tarafından diğer kutsal emânetler ile birlikte Yavuz Sultan Selim Han'a teslim edilmiştir. Günümüze kadar korunan bu hırka, ‘Hırka-ı Saadet’ ismi ile meşhur olmuştur. Bugün hâlâ İstanbul'da Topkapı Müzesinde ‘Hırka-ı Saadet’ odasında muhafaza edilmektedir.
Tarihçi ağabeyimizin anlattığı işte bu Hırka-i Şerif. Ağabeyimiz, o hırka üzerinde iken Peygamberimizin(SAV) taşlandığını anlatıyor gözleri yaşlı. Ve daha birçok hatıra. Adeta o devre gidiyor dinleyenler, Medine ve Mekke’yi dolaşıyorlar bu anlatılanlarla… Hırka-i Şerif’e bakarak adeta seyahat ediyorlar…
Tarihçi Ağabeyimiz, o gün Hırka-i Şerif’i görsün diye yanında götürdüğü 6 aylık oğlunu Hırka-i Şerif’e yaklaştırıyor. Çocuğunu kucağına alıp kaldırıyor ki evladı da baksın,çocuk o an da elini Hırka-i Şerif’e dokunuyor, herkesin şaşkın bakışları arasında…
Eve dönüyorlar, sadece çocuğun üzerinde o güzel koku,insanı bu dünyadan alıp götüren, Efendimizin (SAV) kokusu… Orada bu olaya şahit olanlar, gidip gelip üç gün boyunca çocuğu kokluyorlar… Çünkü başka hiç kimsede oradan çıkınca koku kalmamış. Üç gün geçiyor koku hala etrafa yayılıyor, bebeğin üzerinden… Babası olan tarihçi abimiz bir seminer için yurt dışına gidiyor.
Anne dördüncü gün bebeği yıkıyor ve yatağına yatırıyor…Mutfağa geçiyor… Biraz sonra yüreğinde bir ürperti hissediyor. Çocuğun yatağına koşuyor, bakıyor ki, 6 aylık evladı vefat etmiş…
Babaya evladının vefat ettiğini söyleyemiyorlar… Telefon açıyorlar ’Abi İstanbul’a gel diyorlar’… Baba dönerken uçakta bir rüya görüyor… Vefat eden oğlu delikanlı olmuş ve Peygamberimizin (SAV) elinden tutmuş, yürüyormuş… Babasına diyor ki; ‘Baba, Peygamberim (SAV) o kadar güzeldi ki, dünyaya dönmek istemedim.’
Tarihçi Abimiz anlıyor evladının vefat ettiğini…
Uçaktan iner inmez ağabeyimizi karşılayanlar : ‘ Abi,cennete bir kuş uçurduk’ diyorlar… Tarihçi Ağabeyimiz de ; ‘biliyorum’ diyor… ‘Biliyorum ve şimdi daha iyi anlıyorum, Peygamberimizin (SAV) evladı vefat ettiğinde neler hissettiğini…
Çekim yapan arkadaşlar, sonra montaj aşamasında görüntüleri izlerlerken, bebeğin elini uzatırken Hırka-i Şerif üzerindeki, Nur’u görüyorlar…
Bu sıralar yayınlanacak olan bu programdaki o güzel görüntüleri izlemek belki size de nasip olur…
- Alemlere Rahmet olarak gönderilen Efendimiz’e (SAV) selatu selam olsun…
Gönderen: Erol Elmas