Kastamonu'da kaldığı günlerdi. Talebesi Mehmed Feyzi ile birlikte Karadağ'a çıkıyorlardı. O sırada Kastamonu'nun efeleri, yol üzerinde bir ağacın altına oturmuş, içki sofralarını da kurmuş demleniyorlardı.
Mehmed Feyzi bu adamları tanıyordu. Kastamonu'nun en belalı insanlarıydı. İyilikle bile olsa bir söz söylemek, bir şey anlatmak mümkün değildi.
Bediüzzaman'a bir zarar gelmesinden korkarak endişelenmişti. Kendi kendine dualar ediyordu.
Derken Bediüzzaman bu adamların yanından hiçbir şey söylemeden geçip gitti.
İki arkadaş birbirlerine bakakaldılar. Kendisine çabuk gelen biri diğerine sordu:
"Sen bu hocayı tanıdın mı?
Öbürü cevap verdi:
- Evet ya, tanıdım. Bu zat çok korkusuz biriymiş. Öyle işittim. Kur'an'ın emirlerini kim olursa olsun tereddüt etmeden söylermiş."
Diğeri:
"Peki bize neden bir iki çift laf etmedi?"
Arkadaşı:
"Belki bizde artık laf anlama kabiliyeti kalmadığını düşünerek söz söylemeye lüzum görmedi," dedi ve pişmanlık dolu bir ses tonuyla, "demek biz bitmişiz arkadaş, tükenmişiz."
Bunun üzerine diğer arkadaşı içki sofrasını bütün gücüyle dağın derinliklerine doğru fırlattı. Kalan artıklarını da tekmeledi ve şöyle dedi:
"Hayır arkaadaş, biz de Müslümannız ve Müslüman kalacağız. Bu günahlardan tez vakittte kurtulup Allah'a yönelecek ve Onun emirlerine itaat edeceğiz. Bir daha bu pisliklere bulaşmayacağız. Kalk gidelim."
Kalktılar, hamama gittiler. Yıkanıp çıktıktan sonra minarelerden yükselen davete icabet ederek camiye girdiler, Allah'ın huzurunda diz çöktüler.
Ancak cami cemaatini bir kuşku ve telaş aldı. Birbirlerine işaretle, "Bunların burada ne işi var, ne maksatla gelmişler?" diye kendi aralarında konuşmaya başladılar. Birisi hemen yakınındaki müezzine işin aslını sordu. Müezzin dağda geçen olayı duymuştu:
"Yok yok merak etmeyin, onlar tövbe etmişler. Dağ yolunda Bediüzzaman'ı görmüş, yaptıklarına pişman olmuşlar ve camiye ibadet için gelmişler."
Bunun üzerine cemaat rahatlamış olarak camiden çıkıp dağıldı. Yoksa bu adamlar camide bile olsa göz kırpmadan cinayet işleyebilecek kimselerdi.
Kaynaklar: Bediüzzaman'la Yaşayan Öyküler (Ömer Faruk Paksu)
Hazırlayan: KuTuL KuLuB
www.hikayearsivi.net